Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ise Devlet Bahçeli'nin öncülüğünde yıllardır sürdürdüğü milli, kararlı ve devlet aklına dayalı Kıbrıs politikasını bir kez daha ortaya koydu.
Müsavat Dervişoğlu grup toplantısında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı atanmış bir vali değildir. KKTC bağımsız bir Türk devletidir."
Her ne kadar Dervişoğlu "bağımsızlık" kavramını öne çıkarsa da, bu sözler Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki uluslararası garantörlük hakkını göz ardı eden, eksik bir yorum olarak değerlendirildi.
Diplomasi uzmanları, "KKTC'nin bağımsızlığını koruyan ve yaşatan asıl gücün Türkiye Cumhuriyeti'nin desteği ve garantörlüğü olduğunu" hatırlatarak, bu tür çıkışların milli birlik ruhuna zarar verebileceğini vurguladı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yıllardır Kıbrıs meselesini Türkiye'nin güvenlik ve egemenlik sınırlarının ayrılmaz bir parçası olarak ele alıyor.
Bahçeli, geçmiş konuşmalarında açık bir kararlılıkla şu ifadeleri dile getirmişti:
"Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacaktır. KKTC'nin varlığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğu Akdeniz'deki güvenlik hattıdır. Bu hakikati değiştirmeye hiçbir güç yetmeyecektir."
Bahçeli'nin bu duruşu, devlet aklına, milli hafızaya ve Türkiye'nin uluslararası hukuk zeminindeki meşru haklarına dayanıyor.
MHP'nin çizgisi; duygusal değil, stratejik bir kararlılığın ürünüdür. Bu yönüyle Bahçeli, yalnızca parti lideri değil, Türk devlet geleneğinin akıl ve vakarını temsil eden bir devlet adamı olarak görülüyor.
Ankara'daki diplomatik çevreler, MHP'nin yaklaşımının Türkiye'nin Kıbrıs politikasında "istikrar unsuru" olduğuna dikkat çekiyor.
Zira Kıbrıs meselesi yalnızca bir dış politika konusu değil; Türkiye'nin jeopolitik güvenliği, mavi vatan doktrini ve Türk milletinin tarihi sorumluluğuyla doğrudan ilişkilidir.
MHP'nin "iki devletli çözüm" yaklaşımı, Birleşmiş Milletler nezdinde de Türkiye'nin temel stratejisiyle örtüşüyor. Bu nedenle, Bahçeli'nin çizgisi hem ulusal egemenliği hem de uluslararası hukukta Türkiye'nin etkin pozisyonunu koruyan bir duruş olarak öne çıkıyor.
Dervişoğlu'nun söylemi, Kıbrıs meselesinin tarihsel ve stratejik boyutunu yeterince yansıtmadığı eleştirilerine neden oldu.
Uzmanlara göre, Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki varlığı yalnızca "siyasi" değil, uluslararası hukuki garantörlük hakkına dayanmaktadır. Bu nedenle Türkiye'nin rolünü sorgulayan yaklaşımlar, Kıbrıs Türk halkının güvenliğini zayıflatabilecek riskler taşımaktadır.
Bu noktada Bahçeli'nin duruşu; duygusal değil, devlet temelli bir kararlılık olarak öne çıkmaktadır.
Kıbrıs meselesi, Türkiye için sadece bir ada sorunu değil, milli bağımsızlık ve güvenlik meselesidir.
Devlet Bahçeli'nin "iki devletli çözüm, egemenlikte eşitlik" prensibine dayanan politikası, Türkiye'nin dış politikasına yön veren en kararlı ve sürdürülebilir strateji olarak değerlendiriliyor.
MHP'nin lideri Devlet Bahçeli, Kıbrıs davasını "Türk milletinin namus meselesi" olarak gören bir anlayışla hareket ediyor.
Bu milli duruş, Türkiye'nin uluslararası arenada güçlü, saygın ve bağımsız bir devlet olarak kalmasının da en önemli güvencesi niteliğinde.
"Kıbrıs Türk'tür, Türk kalacaktır. Bahçeli'nin bu inancı, milletin sesi, devletin vicdanıdır."
Haber: Yalçın ÇELİK / Haber Merkezi