Ukrayna'nın Kursk Saldırısı Orta Asya'daki Rus varlığını tehdit ediyor

Ukrayna'nın Kursk Saldırısı Orta Asya'daki Rus varlığını tehdit ediyor

HABER 28.08.2024 13:07:00
Ukrayna

Dünya, Ukrayna'nın 6 Ağustos'ta Rusya'nın Kursk bölgesine yaptığı cesur ve cüretkar saldırıya hazırlıksız yakalandı. Küçük bir ülkenin nükleer bir güce karşı gerçekleştirdiği sürpriz saldırı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in özenle kurguladığı büyüklük ve yenilmezlik söylemini yerle bir etti. Peki yaşananlar Rusya'nın Orta Asya politikalarına nasıl etki edecek?

Batılı gözlemciler öncelikle Ukrayna güçlerinin taktiksel ilerlemelerine odaklanmış olsa da Kursk saldırısı, Rusya'nın sözde büyük bir güç olarak duruşunun daha derin stratejik zayıflıklarını ortaya çıkardı. Özellikle Rusya'nın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) içindeki en yakın müttefikleri olan Ermenistan, Belarus, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan bile Moskova'yı bu çatışmada yalnız bıraktı.

2002'de kurulan KGAÖ, başlangıçta üyelerine yönelik dış saldırılara karşı koymayı ve dış politika duruşlarını uyumlu hale getirmeyi amaçlıyordu. Kuzey Atlantik Antlaşması'nın Beşinci Maddesi'nde olduğu gibi, KGAÖ üyeleri de kolektif savunma ilkelerine bağlı. Örgütün tüzüğünün dördüncü maddesi, bir blok üyesinin başka bir devlet ya da devletler grubu tarafından saldırıya maruz kalması halinde, bunun tüm üyelere yapılmış bir saldırı olarak kabul edileceğini belirtmektedir. Ancak, KGAÖ içindeki Rus müttefiklerin son Kursk saldırısı karşısında sergiledikleri keskin hareketsizlik, Moskova liderliğindeki askeri-siyasi ittifakın güvenilirliğine indirilmiş nihai ve kesin bir darbe olarak görülebilir ve bu ittifakı sadece bir "kağıttan kaplan" konumuna indirgeyebilir.

2024-02-14t142608z-42535775-rc2b26a14t7m-rtrmadp-3-ukraine-crisis-crimea-1708424929.webp

MÜTTEFİKLERİN KOORDİNELİ SESSİZLİĞİ

KGAÖ'nün iktidarsızlığı ilk kez gündeme gelmiyor. Daha önce Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, 2010 yılındaki etnik çatışmalar sırasında Kırgızistan'ın yardım talebini görmezden geldiği için ittifakı eleştirmiş ve şu soruyu ortaya bırakmıştı: “Üye devletlerimizden birinde kan dökülüyorsa ve bu organ sessiz kalıyorsa bu nasıl bir örgüttür?” Ayrıca Özbekistan'ın KGAÖ'den önce 1999'da sonra da 2012'de olmak üzere iki kez çekilmesi ittifak içindeki çatlakları ortaya çıkardı. Daha yakın bir tarihte ise Ermenistan, Azerbaycan'ın Eylül 2022'de ayrılıkçı bölgesi Dağlık Karabağ'ın kontrolünü yeniden ele geçirdiğinde KGAÖ'nün taahhütlerini yerine getirmemesi üzerine bloğa katılımını askıya aldı. Bütün bu örnekler sadece Moskova liderliğindeki güvenlik bloğunun "kağıt üzerindeki" yapısının altını çizmekle kalmadı, aynı zamanda ittifaka yönelik artan hayal kırıklığını körükleyerek güvenilirliğine gölge düşürdü.

KGAÖ'nün kolektif savunmayı sürdürmedeki başarısızlığı, üyeleri arasındaki dayanışma eksikliğiyle daha da artıyor. POLITICO tarafından yakın zamanda yayınlanan bir raporda, Belarus'un 2018-2022 yılları arasında Azerbaycan'a askeri yardım ve son teknoloji topçu hedefleme ekipmanı ve Groza-S karşı-drone mobil savaş istasyonları da dahil olmak üzere gelişmiş silahlar sağladığını ortaya koyuyor. KGAÖ içinde müttefik olmalarına rağmen, Belarus silahları 2020 Karabağ Savaşı sırasında diğer bir KGAÖ üyesi olan Ermenistan'a karşı savaşta yaygın olarak kullanıldı. Lukaşenko'nun Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'i “bizim adamımız” olarak tanımlaması ve KGAÖ'nün ona karşı çıkmasının “yanlış” olacağını iddia etmesi, blok içinde gerçek bir dayanışmanın olmadığının altını çiziyor ve derinlere kök salmış bölünmeleride gün yüzüne çıkartıyor.

Eğer bu olaylar bloğun itibarını katman katman zedelediyse, KGAÖ'nün eylemsizliği ve Ukrayna'nın Rus topraklarına doğrudan müdahalesi sırasında Kremlin'in müttefiklerinin “koordineli sessizliği” KGAÖ'ye son darbeyi vurmuş demektir. Kursk harekatı ayrıca Moskova'nın izolasyonunu da arttırmış ve bloğun kolektif savunma yükümlülükleri hakkındaki mitleri ortadan kaldırmış durumda.

Putin'in Batı'da istenmeyen adam olarak görülen yakın müttefiki Lukaşenko bile çarpıcı bir şekilde, Rusya'yı savunmaya gelmedi. Bunun yerine Belarus sınırlarını savunmak üzere ilave birlikler ve zırhlı araçlar konuşlandırdı. Hatta Belarus Lideri bir Rus gazeteciye verdiği röportajda savaşın sona erdirilmesi çağrısında bulunarak “Müzakere masasına oturalım ve bu kavgayı artık bitirelim” dedi. Bu açıklama Belarus'un, Rusya'nın Ukrayna savaşına verdiği retorik desteği bile azaltıyor olabileceğine işaret ediyor.

csm-wikimedia-csto-summit-2022-01-3cab9c3ab2.jpg

UKRAYNA'NIN KURSK SALDIRISI RUSYA'NIN ORTA ASYA'DAKİ ROLÜ HAKKINDA NELER SÖYLÜYOR?

Teorik olarak KGAÖ ya da Müttefik İlişkiler Antlaşması aracılığıyla Rusya'nın yanında yer alan Orta Asya Beşlisi'nin eşgüdümlü sessizliği, Moskova'nın giderek daha da yalnızlaştığını gösteriyor. KGAÖ'yü bölgesel hakimiyetini korumak ve Sovyet sonrası alanda kendi ilan ettiği “ayrıcalıklı çıkarlarını” korumak için kullanan Rusya'nın aksine, Orta Asya ülkeleri bu bloktan terörizm gibi ulus ötesi tehditlere karşı koymak ve Rus silahları ve askeri eğitimi almak için faydalanıyor. Son düzenleme, Orta Asya devletlerinin potansiyel Rus askeri müdahalelerinden kaçınmalarına ve "şüpheli dostlarını” kendilerine daha yakın tutmalarına olanak sağladı.

Rusya'nın Ukrayna'da bocalayan savaşı ve ardından gelen Kursk saldırısı, Orta Asya'nın bölgesel işbirliğini geliştirmesi ve dış güçler olmaksızın kendi aralarında potansiyel entegrasyon için yeni bir fırsat penceresi açtı ki bu yakın zamana kadar olası görünmeyen bir senaryoydu.

Yıllardır Orta Asya entegrasyonunun önündeki en büyük engellerden biri, ticaret ve doğalgaz boru hatlarını çeşitlendirme girişimlerini sürekli olarak engellemeye ve bölgenin beş ülkesi arasındaki potansiyel entegrasyon süreçlerini sekteye uğratmaya çalışan Rusya olmuştur. Ancak, Ukrayna'daki askeri operasyonu nedeniyle Rusya savaş makinesini yeniden yönlendirmek zorunda kaldı. Örneğin Moskova, Tacikistan'daki bir Rus askeri üssünden Ukrayna'ya 1.500 askeri yeniden konuşlandırdı. Yüzlerce Rus askerinin Ermenistan sınırından çekilmesi Orta Asya'yı doğrudan etkilemese bile Kremlin'in askeri ve siyasi etkisinin kötüleştiğine işaret ediyor ve bölgenin güvenlik ortamını önemli ölçüde etkiliyor.

Değişen dinamikler, 9 Ağustos'ta Astana'da düzenlenen ve ekonomik ve savunma işbirliğini kurumsallaştırmaya yönelik yeni bir kararlılığın ortaya çıktığı Orta Asya devlet başkanlarının altıncı istişare toplantısında açıkça görüldü. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, “Orta Asya, jeopolitik konumu nedeniyle küresel güven krizinin ve çatışmaların tırmanmasının olumsuz sonuçlarını yaşıyor, yaptırım politikasının esiri olduk” diyerek bölgenin karşı karşıya olduğu jeopolitik zorlukların altını çizdi ve Rusya'nın Ukrayna'daki eylemlerinin zararlı etkilerine açık bir gönderme yaptı.

Yaşanan gelişmelerin tam ortasında Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev “Orta Asya'nın Rönesansı” başlıklı bir makale yayınladı. Kazakhstanskaya Pravda'da yayınlanan “Orta Asya'nın Rönesansı: Sürdürülebilir Kalkınma ve Refaha Doğru” başlıklı makalede beş Orta Asya cumhuriyeti arasında bölgesel güvenlik ve savunma politikalarının koordinasyonu çağrısında bulundu. Başkan Tokayev'in Rusya'nın baskıcı etkisinden arınmış, daha entegre ve müreffeh bir Orta Asya vizyonu, bölgenin jeopolitik dinamiklerinde mevcut ittifakları ve güç yapılarını büyük ölçüde değiştirebilecek potansiyel bir değişime işaret ediyor.

Gelişen bu dinamikler Batılı güçler için stratejik bir fırsat sunuyor. Avrasya'nın kalbinde yer alan Orta Asya, özellikle Afganistan'dan çekilmenin ardından kaybedilen güvenilirlik ışığında, ABD'nin bölgedeki etkisini yeniden ortaya koyması için çok önemli bir fırsat. Güçlü ve küresel sisteme entegre edilmiş bir Orta Asya, ABD'nin 2019-2025 Orta Asya Stratejisi'nin Orta Asya devletlerinin egemenlik ve bağımsızlıklarının güçlendirilmesini vurgulayan hedefleriyle de uyumlu gözüküyor.

Washington, Orta Asya devletlerini taraf seçmeye zorlamadan Orta Asya ülkeleriyle angajmanını arttırmalı ve uluslararası siyasi ve ekonomik ilişkilerde tek bir ses olarak hareket ederek komşu dış aktörlerle bölgesel entegrasyonu geliştirme çabalarını desteklemelidir. Böylelikle Orta Asya'daki ırkdaşlarımız uzun süredir maruz kaldığı Rus baskısında kurtulabilir. Sonrası ise Orta Asya Beşlisi'nin siyasi yeteneklerine kalacak.

image-asset.jpeg

Haber : Ayşe Memiş / Haber Merkezi


17.1°