12 Eylül Darbesi: MHP’nin gözünden bir karanlık dönem ve unutulmaz acılar
Yıl 1980 günlerden 12 Eylül, Kenan Evren yıllarca tartışılacak ve binlerce kişiye acı dolu hatıralar bırakacak askeri darbeyi “Bayrak harekatı” adı altında işte bu sözlerle duyurdu…
“Yönetime el konulmak zorunda kalınmıştır”
Ekonomik dar boğaz sağ sol çatışmalarıyla oluşan kaos ortamı ve siyasi belirsizliği bahane eden Kenan Evren yönetime el koyduğunu ilan etti.
Demokrasi adı altında Türkiye tarihinin en karanlık günlerine sürüklendi. Kimi işinden, kimi vatanından kimi ise hayatından olan milyonlarca kişinin etkilendiği o kanlı tarih de en çok acıyı, en çok kaybı ve en çok gözyaşını Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücü hareket çekti.
12 Eylül 1980, Türkiye’nin siyasi tarihine kara bir damga vurdu. Bu tarih, sadece askeri bir müdahalenin değil, aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve ülkücü hareketin yaşadığı derin acıların ve mücadelelerin simgesi haline geldi. MHP’nin gözünden, 12 Eylül darbesinin getirdiği karanlık günler ve bu dönemin acı izleri, hafızalarda taze ve keskin bir şekilde yer etmektedir.
Darbenin Karabasanı
12 Eylül 1980 sabahı, Türkiye'nin üzerinde bir karabasan gibi çöktü. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), ülkücü hareketin temsilcileri ve destekçileri, darbenin en büyük hedeflerinden biri oldu. Darbe yönetiminin zulmü, sadece siyasi bir mücadele değil, bir insanlık dramı olarak yaşandı. MHP’nin liderleri ve partilileri, gözaltılardan işkencelere kadar birçok zulme maruz kaldı, hayatları alt üst oldu.
MHP Lideri Alparslan Türkeş
MHP’nin Genel Başkanı Başbuğ Alparslan Türkeş, darbenin hemen ardından gözaltına alındı. Türkeş, bir parti liderinden öte, ideallerin, inancın ve milliyetçiliğin sembolüydü. Onun gözaltına alınması, sadece bir liderin değil, tüm bir hareketin kalbinde açılan bir yaraydı. Türkeş’in uzun süren hapis hayatı ve yaşadığı zor şartlar, MHP camiası üzerinde derin bir iz bıraktı. Onun adını anarken, yaşanan acılar ve mücadeleler bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Korkunç İşkenceler
Darbenin ardından, MHP ve ülkücü hareketin temsilcileri, gözaltına alındı ve çeşitli işkencelere maruz kaldı. Şehit edilen ve ağır şekilde mağdur edilen ülkücülerin isimleri, aileleri ve destekçileri için unutulmaz bir travma yaşattı. Gözaltında geçen uzun ve zor günler, birçok kişinin hayatında silinmez izler bıraktı. İşkence ve zulmün yaşandığı bu dönemde, insanlık onuru ve adalet kavramları yerle bir oldu.
Şehitler ve Kayıplar
MHP'nin şehitleri, sadece birer isim değil, bir halkın ve hareketin sembolleridir. İdamlar, işkenceler ve zorunlu göçler, ülkücü hareketin yaşadığı acının bir parçası oldu. Şehit edilen isimler, MHP camiasının hafızasında, mücadelenin ve direncin simgeleri olarak yaşatılıyor. Her bir şehidin anısı, partinin mücadelesinin ve direncinin bir parçası olarak hatırlanıyor.
Darbe sonrası gözaltına alınan Mustafa Pehlivanoğlu, işkencelere maruz kaldı. Bu süreçte yaşadığı acılar ve insanlık dışı muamele, onun mücadelesini ve ideallerini daha da belirgin hale getirdi. İşkenceler ve haksız yargılamalar, onun yaşadığı trajedinin bir parçası oldu.
12 Eylül Cuntası tarafından idam cezasına çarptırıldı ve 7 Ekim 1980’de idam edildi.
O derin delikanlı, yiğit çocuk, tarihin tozlu sayfalarına, “12 Eylül’ün haksız yere idam edilen ilk ülkücü şehidi” olarak geçti. Genç yaşta hayatını kaybeden Pehlivanoğlu, ülkücü hareketin ve MHP'nin yaşadığı acının bir simgesi olarak hafızalarda yer etti. Onun idamı, sadece bir bireyin değil, tüm bir hareketin ve topluluğun yaşadığı derin acıyı gözler önüne serdi.
Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücü hareket 12 Eylüle kadar gelen süreçte binlerce şehit vermişti. 12 Eylül Cuntası tarafından haksız yere hüküm verilen ve akıl almaz işkencelere maruz kalan ülkücüler daha pek çok gencini daha sonsuzluğa uğurladı.
Cengiz Baktemur, Ali Bülent Orkan, Cevdet Karakaş, Selçuk Duracık, Fikri Arıkan, Halil Esendağ, İsmet Şahin ve Ahmet Kerse gibi birçok ülkücü isim 12 Eylül darbesince şehit edildi.
MHP, 12 Eylül darbesinin yıldönümünde, şehitlerini anmak ve yaşananları hatırlamak için çeşitli etkinlikler düzenliyor. Genel Başkan Devlet Bahçeli, bu dönemin zorluklarını ve şehitlerin hatıralarını, partinin mücadelesinin bir parçası olarak değerlendiriyor. Bahçeli, “12 Eylül ve sonrasındaki süreç, bizim için sadece bir tarih değil, bir direniş ve mücadelenin öyküsüdür. Şehitlerimizin hatıralarını yaşatmak, bizim en önemli görevimizdir” şeklinde duygularını ifade ediyor.
Haber: Bilge Güler / Haber Merkezi