74 yıl önce kapatılan Halkevleri'nin serencamı

74 yıl önce kapatılan Halkevleri'nin serencamı

GÜNDEM 8.08.2025 13:34:00
74 yıl önce kapatılan Halkevleri

74 sene evvel bugün, Cumhuriyet’in kültürel hafızasında derin izler bırakan Halkevleri kapatılma kararı alındı. Bir zamanlar aydınlanmanın sembolü olarak görülen bu merkezler, siyasetin gölgesinde sessizliğe gömülürken geride unutulmaz bir miras bıraktı. Halkevlerinin kuruluş serüveni ile kapısına kilit asılma süreci bizler için de önemli dersler barındırıyor.

Çiçeği burnundaki Türkiye Cumhuriyeti, bir yandan siyasi sınırlarını çiziyor diğer yandan toplumsal ve kültürel inşasını tamamlamayak için elinden geleni ardına koymuyordu. Genç Türkiye'nin medeniyet hamlesinde, halkın zihnine modernleşme meşalesini taşımak en önemli görevlerden biri olarak görülüyordu. O günlerde söz konusu gayeye hizmet eden yegâne müessese olan Türk Ocakları, 1931 yılında kapılarını kapatmış ve geride büyük bir boşluk bırakmıştı. Açılan boşluk ise kısa sürede dolduruldu.

1931'in kış aylarından itibaren, Türk Ocakları'nın yerini alacak yeni bir yapının ayak sesleri Ankara'da duyulmaya başlandı. 2 Ocak 1931'de İstanbul'da gazetecilere konuşan Atatürk, Halkevlerinin kurulacağı bilgisini vermişti fakat bunun resmileşmesi için biraz daha vakte ihtiyaç vardı.

Yeni yapılanmanın ilk somut adımı, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın (CHF) III. Büyük Kongresi'nde atıldı. 10 Mayıs 1931 sabahı Ankara’da başlayan Kongre'de Cumhuriyet’in ideolojik ve örgütsel yapısını güçlendiren önemli kararlar alındı. Alınan kararlar içerisinde siyaseten en mühimi elbetteki CHF Tüzüğü'ne "Devletçilik" ve "Devrimcilik" ilkelerinin eklenmesiyle, partinin simgesi haline gelen "Altı Ok"un tamamlanarak parti programına dahil edilmesiydi. Sosyo-kültürel açıdan alınan en dikkat çekici karar ise Halkevleri kurulması oldu. Karar, partinin "Halkçılık" ve "Milliyetçilik" ilkeleri doğrultusunda, Atatürk ilke ve devrimlerini halka benimsetme ile birlikte kültürel alanda topyekün bir seferberlik başlatma amacıyla alınmıştı. Karar resmi belgelere yansıdığı kadarıyla "herhangi bir tartışma olmaksızın" ve "oybirliğiyle" kabul alındı.

ekran-resmi-2025-08-08-12-23-29.png

Halkevlerinin 1932 Halkevleri Talimatnamesi'ne göre siyasi olarak partinin dışında konumlandırılmış olmasına rağmen, yönetim ve denetim açısından parti merkezine bağlı görünmesi o dikkat çekiciydi. Bu tavır o dönemlerde Halkevlerinin halk nezdinde "apolitik bir kültür yuvası" gibi algılanması, arka planda ise cumhuriyetin ideolojik hedeflerini gerçekleştirecek bir araç olarak tasarlandığını tartışmalarını alevlendirdi.

Yapının, 1929'da bütün dünyayı kasıp kavuran Büyük Buhran sonrası halkın desteğini cumhuriyetin yeni ekonomik ve sosyal programlarına çekmek amacıyla tasarlanan daha geniş bir projenin parçası olduğu da iddialar arasındaydı.

ekran-resmi-2025-08-08-12-16-15.png

PERDELERİN AÇILDIĞI GÜN: 19 ŞUBAT 1932

19 Şubat 1932, Türkiye'nin kültürel ve sosyal tarihinde bir dönüm noktası olarak hafızalara kazınacaktı. O sabah, sadece Ankara'da değil, 13 farklı şehirdeki Halkevlerinin kapıları halka açıldı. Afyon, Aydın, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, İstanbul Eminönü, Eskişehir, İzmir, Konya, Malatya ve Samsun olmak üzere toplam 14 merkezde eş zamanlı olarak başlayan "kültür hareketi", sıradan bir başlangıçtan öte, cumhuriyetin medeniyet hamlesinin tüm ülkeye yayılacağının bir manifestosu niteliği taşımaktaydı. Diğer taraftan gerçekleştirilen eş zamanlı açılışlar projenin rastgele bir girişimden ziyade, en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, merkezi bir planlama ile hayata geçirildiğini de göstermektedi.

Ankara'daki açılış töreni, dönemin ruhunu yansıtan görkemli bir sahneydi. Tören, İstiklâl Marşı ile başladı, ardından Cumhuriyet Yemini ve Canlı Levha gösterileriyle devam etti. Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreteri Recep Peker günün anlam ve önemine binaen yaptığı konuşmada, Halkevlerinin amacını "milleti şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kütlesi halinde teşkilatlandırmak" olarak açıkladı. Açılış töreninde salonda hiç kimseye özel bir yer ayrılmaması, diğer bir tabirle protokolsüz bir açılış olarak tertip edilmesi herkesin eşit kabul edildiğinin sembolik bir işareti idi. Bu tavır o dönemin cumhuriyetçi kadrolarının "Halkçılık" ilkesini sembolik düzeyde dahi olsa ne kadar önemsediğini de gözler önüne sermekteydi. Beri yandan da "devr-i sabıkın" aksine daha "eşitlikçi" bir toplum inşa etme arzusunu da imlemekteydi.

Bu büyük hikayenin belki de en dikkat çekici detaylarından biri, Aydın Halkevi'nin açılışında gün yüzüne çıktı. O gün, henüz adı sanı pek de duyulmamış Adnan adlı bir milletvekili, açılış töreninde kürsüye çıkarak coşkulu bir konuşma imza attı. Dinleyenleri derinden etkileyen hitabet gücüyle irat ettiği nutkuyla alkış tufanı kopartan bu genç ve dinamik vekil daha sonra Halkevlerinin kapatacak olan DP iktidarının Başvekili merhum Adnan Menderes'ten başkası değildi. Menderes konuşmasında, Halkevleri fikrinin "Gazi Hazretleri'nin" seyahatleri sırasında ortaya çıktığını belirterek, kurumun "içtimai ve millî bünyemizi tesis ve takviye edecek bir teşkilât hareketi" olduğunu dile getirdi. Halkevini bir "kültür yuvası ve sosyal yükseliş ocağı" olarak tanımlayan Menderes'in, yıllar sonra bu kurumları kapatacak yasanın en büyük destekçilerinden biri olması, Türk siyasi tarihinin en çarpıcı ve dramatik ironilerinden birini oluşturacaktı. Söz konusu hadise kişisel hikayelerin siyasi olaylarla nasıl iç içe geçtiğini ve ideolojik safların zamanla ne kadar keskin bir dönüşüm yaşayabildiğini gösteren güçlü bir sembol haline geldi.

adsiz-tasarim-2.jpg

DOKUZ KOLDA BİR MEDENİYET HAMLESİ

CHF yönetimine göre Halkevleri'nin topluma nüfuz etme başarısı, adeta bir ahtapotun kolları gibi, toplumu farklı alanlardan sarmalayan çok yönlü yapısından geliyordu. Kurum, toplumun her kesiminden insanın ilgi alanına uygun bir çalışma yapabilmesi için Dil-Tarih ve Edebiyat, Güzel Sanatlar, Temsil, Spor, Sosyal Yardım, Halk Dershaneleri ve Kurslar, Kütüphane ve Neşriyat, Köycülük, Müze ve Sergi olmak üzere dokuz ayrı şubede hâlinde örgütlenmişti. Sahip olduğu geniş yelpaze, Halkevlerini sadece bir eğitim merkezinden ziyade, toplumsal bir dönüşüm projesinin ana arterlerinden biri haline getiriyordu.

164.jpg

Mevzu bahis kollardan her biri, kendi alanında son derece önemli işler başarıyordu. Örneğin, Kayseri Halkevi'nin Güzel Sanatlar şubesi, modern sanatı desteklemenin yanı sıra, "Gesi Bağları" ve "Germir Bağları" gibi yöresel türküleri derleyip notaya alarak yerel kültürel mirası da koruma altına aldı. Bu, cumhuriyetin bir yandan evrensel medeniyetin değerlerini benimserken, bir yandan da kendi özgün kültürel köklerinden beslenme çabasının en güzel örneklerinden biri olarak tarihe geçti. Temsil ya da günümüzdeki adı ile tiyatro şubesi ise "İstiklal", "Akın", "Köy Muallimi" ve "Devrim Yolcuları" gibi oyunları sahneleyerek Türk tarihini ve cumhuriyetin ideolojisini halka arz ediyordu. Sahnelenen oyunlar halk tarafından büyük bir rağbet görüyordu. Burdur Halkevi'nin 1936 yılında sadece yedi bin vatandaşa dokuz temsil vermesi, tiyatronun ideolojik bir araç olarak ne kadar etkili kullanıldığını ve halkın bu kültürel faaliyete nasıl dört elle sarıldığının göstergesi oldu.

adsiz-tasarim-3.jpg

Halkevlerinin okuryazarlığı ve kültürel seviyeyi artırmadaki en büyük başarısı ise Kütüphane ve Neşriyat şubesinden geliyordu. Kurumlar, Anadolu'da yüzyıllar sonra ilk kez kitabı yaygınlaştırmayı başarmıştı. 1932'de Halkevi kütüphanelerindeki kitap sayısı 59.444 iken, 1940'taki sayımlarda 437.176'ya yükselmişti.

Halkvlerinde sürdürülen çalışmalar, halkın bilgi, görgü ve işgücü düzeyinin yükselmesine doğrudan katkı sağlıyordu. Halkevlerinin Dil-Tarih ve Edebiyat şubelerinin, Türk Dil Kurumu'nun taşradaki kolları gibi çalışması, bir ulus-devletin inşası için gerekli olan kültürel birliğin ve ortak dil bilincinin nasıl planlı bir şekilde oluşturulmaya çalışıldığının önemli göstergelerindendi.

3-1.webp

İZ BIRAKANLAR

Halkevlerinin gücü, sadece geniş örgütlenmesinden değil, aynı zamanda dönemin entelektüel ve sanatsal birikimini Anadolu'nun her köşesine taşıyan kadrolarından da geliyordu. Reşat Nuri Güntekin gibi Türk edebiyatının usta kalemleri Halkevlerinde tiyatro üzerine konferanslar vererek bu amatör sahnelerin profesyonel bir vizyon kazanmasına öncülük ediyordu.

ahbil007.jpg

Halkevleri genç yeteneklerin keşfedilmesi için de eşsiz bir platform işlevi görüyordu. 1938-1939 yıllarında düzenlenen "Memleket Küçük Hikâyeleri" yarışması bu fidanlığın somut bir örneğiydi. Ülkenin dört bir yanından 49 Halkevi'nin katılımıyla, jüri üyeliğini dönemin en ünlü edebiyatçılarının yaptığı bu yarışmaya 218 hikâye gönderilmişti. Daha sonra isminden sık sık bahsettirecek olan Naki Tezel gibi isimlerin bu yarışmalarda ödül alması, Halkevlerinin yarattığı ortamın yeni yazarların yetişmesi için ne kadar verimli bir zemin hazırladığının kanıtıydı.

ahmer055.jpg

Bu hikayenin belki de en güzel anekdotlarından biri Yaşar Kemal ile ilgiliydi. Yaşar Kemal'in, yazarlık kariyerinin henüz başlarında Adana Halkevi'nde folklor ve halkbilimi üzerine derleme çalışmaları yaptığı biliniyordu. Bu durum, bir yazarın edebi köklerinin, Halkevlerinin Anadolu'nun zengin kültürel dokusunu araştırma ve yaşatma çabasına nasıl bağlandığını gösteren eşsiz bir örnekti. Kurumun Dil ve Edebiyat şubeleri, Türk Dil Kurumu'nun başlattığı söz derleme çalışmalarına büyük destek vererek, üç yıl içinde kuruma 40.000'den fazla fiş gönderme başarısını göstermişti.

adsiz-tasarim-4.jpg

SİYASETİN GÖLGESİNDE SON PERDE

Halkevleri'nin altın çağı, 1946'da çok partili hayata geçilmesiyle başlayan siyasi fırtınalarla sona erdi. 14 Mayıs 1950 seçimlerinin ardından iktidara gelen Demokrat Parti (DP), Halkevleri'ne farklı bir gözle bakıyordu. Kurumlar artık bir kültür ve eğitim ocağı değil, artık ana muhalif partisi olarak var ola Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) bir yan kuruluşu olarak görülmeye başlanmıştı. Bu algı, Halkevlerinin akıbetinin belirtlenmesinde en önemli faktör oldu. Halkevlerinin kuruluşundan itibaren taşıdığı "apolitik görünümlü siyasi kurum" zaman içerisinde büyük yaralar almıştı.

ulus-gazetesi-3-agustos-1951-kore-birligimizden-resimler-ilim-heyetine-yanasmiyorlar-gz142515-gazete-gokcekoleksiyon-723005-28-o.jpg

Demokrat Parti, Halkevlerini kapatma kararı alırken, ana gerekçe olarak bu kurumların "kamu malı" olduğu ve devlete geri iade edilmesi tezini savunuyordu. Ancak yapılan çalışmalar, DP'nin asıl amacının, kamu mallarını iade etmekten çok, ana muhalefet partisini maddi ve manevi olarak zayıflatmak olduğunu gösteriyordu. Halkevleri'nin kapatılması ve CHP mallarının hazineye devri hakkındaki yasa tasarısı, 6 Ağustos 1951'de TBMM'de görüşülmeye başlandı.

Bu duruma karşı en sert tepkilerden biri, dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'den geldi. İnönü'ye göre bu eylem "anayasaya aykırı" ve "haksız, hukuksuz bir müsadere" hareketiydi. İnönü, Halkevlerinin kapatılması yerine, CHP'nin önerdiği gibi, bağımsız ve partilerden arındırılmış birer tesise dönüştürülmesinin çok daha akılcı bir çözüm olduğunu dile getirmişse de bu öneri DP iktidarı tarafından reddedilmişti. İktidar partisinin rakip siyasi partiyi Anayasa teminatından mahrum bırakma teşebbüsü olarak görülen bu olay, çok partili siyasi tarihin en tartışmalı dönemeçlerinden biri olacaktı.

8 Ağustos 1951'de TBMM'de kabul edilmesinin ardından, 11 Ağustos 1951'de Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile ülke genelindeki bütün Halkevleri'nin kapısına kilit vuruldu, malları hazineye devredildi. Böylece, bir cumhuriyet projesi olarak başlayan, koca bir neslin zihnini ve ruhunu şekillendiren bu büyük hikaye, siyasetin acımasız rüzgarında son buldu. Alınan karar, birçok çevre tarafından "halkın aydınlanma sürecine büyük bir darbe" olarak nitelendirildi.

1951-08-08-0.jpg

GERİDE KALANLAR VE UNUTULMAYAN TARTIŞMALAR

Halkevlerinin kapatılmasıyla, Anadolu'nun dört bir yanındaki kültürel faaliyetler büyük bir yara almış, binlerce vatandaşın eriştiği sanat, edebiyat ve eğitim imkanları bir anda ortadan kalkmıştı. Kurumun hikayesi, bir ideoloji aygıtı olarak yola çıkıp, halkın sahiplendiği bir kültür ocağına dönüşmesinin paradoksunu içinde barındırıyordu.

Halkevleri, bir yandan cumhuriyetin ideolojik hedeflerini yaymak için kurulmuş olsa da diğer yandan Anadolu'nun yerel kültürünü derleyen, yeni sanatçılar yetiştiren ve halkın bilgi birikimini artıran eşsiz bir kültürel misyon üstlenmişti.

Bugün, Halkevleri'nin mirası, hem aydınlanma çabasının bir sembolü, hem de siyasetin gölgesinde kalmış bir projenin trajik sonu olarak değerlendirilmekte. Günümüze gelen tartışmalarda kimi kalemler Halkevleri o dönemde gerçekten bağımsız bir yapıya dönüştürülseydi, Türkiye'nin kültürel gelişiminin bugün bulunduğundan çok daha ileri seviyede olacağını iddiasını savunur. Halkevlerinin hikayesi, cumhuriyetin kuruluş idealizmini, modernleşme arzusunu ve siyasi çalkantıların getirdiği dramı bir arada barındıran unutulmaz bir olarak tarihteki yerini almıştır.

 

 

Haber: Mehmet Kökrek / Haber Merkezi

Anahtar Kelimeler: kapatılan Halkevleri' serencamı
25.2°