Aksaray Barosu Kadın ve Çocuk Hakları Komisyonu Bir Basın Bildirisi Yayınladı
AKSARAY BAROSU KADIN VE ÇOCUK HAKLARI KOMİSYONU YAPTIĞI BASIN AÇIKLMASINDA ;
‘’BASINA VE KAMUOYUNA,
Sayın Baro Başkanım, Kıymetli Meslektaşlarım, Saygıdeğer Basın Emekçileri,
Dünya Kadınlar Gününün 8 Mart olarak belirlenmesine kaynaklık eden olay ile ilgili birçok tartışma mevcut ise de esasında 8 Mart’a kaynaklık eden olayların tamamının ortak noktasının hak mücadelesi ve mücadele sonucunda edinilen kazanımlar olduğunu görmekteyiz.
Geçtiğimiz yıllar içerisinde kadınların haklarına erişimi için atılan adımların birer birer geriye gittiğine tanıklık etmek zorunda kaldık. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği temeline kurulu İstanbul Sözleşmesinden bir gecede Cumhurbaşkanlığı Kararı çekilme kararı alınması, Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı adına hiyerarşik olarak en üst kademede bulunan yargı organı olan Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmayışı, mevcut yasaları uygulamak yerine kadınları ayrıştırma amacı güderek yapılmak istenen Anayasa Değişikliği ve artarak devam eden erkek şiddeti nedeniyle katledilen onlarca kadın, hepimize haklarımızı korumak için daha fazla mücadele etmemiz gerektiğini göstermiştir. Atatürk’ün “Dünyada hiçbir milletin kadını, ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim’ diyemez.” sözleriyle ifade ettiği üzere, tarihsel sürecimizde kadınlarımız Millî Mücadele’ye büyük katkı sağlamış, Cumhuriyet’le birlikte önce insan, sonra yurttaş ve en sonunda da eşit yurttaş olmuştur. Buna rağmen ülkemizin bugün getirildiği noktada, yazıktır ki kadınlarımızın hakları bir yana, artık yaşamları da tehdit altındadır. Bir yandan kadın cinayetleri, diğer yandan tacize ve tecavüze uğrayan kız çocuklarının ve kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır. Sadece 2024 yılının Ocak ayında erkekler tarafından 31 kadın öldürüldü, 21 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Geçtiğimiz günlerde ise ülkemizde sadece bir günde 7 kadın boşandığı erkek tarafından vahşice katledildi. Görüldüğü üzere Kadına yönelik şiddet sistematik bir hal almakta, sıradanlaştırılmakta, çoğu kez de cezasız kalmaktadır. Kadına yönelik şiddeti önlemede bütüncül politikalar geliştirilmediği sürece en temel hak olan yaşama hakkının dahi devlet tarafından korunamayacağı açıkça ortadır.
Kadına yönelik ayrımcılık ve bunun uzantısı şiddet bir insan hakları ihlalidir, münferit değil, sistematiktir. Ailenin mahremiyeti içinde olup biten, özel alana ait, hukuk denetimi dışında bir aile içi mesele değildir. Bu nedenle, engellenmesi de ancak sistemli ve etkin bir mücadele ile gerçekleşebilir. Görüldüğü üzere savaşın,
yoksulluğun sömürünün olduğu yerlerde adalet de yoktur ve bunun acısını da bizim coğrafyamızda olduğu gibi en fazla kadınlar yaşamaktadır.
Bir kez daha Medeni Kanun’a ve 6284 sayılı Yasa’ya dokunulmamasını, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konulmasını, yasaların etkin bir şekilde uygulanmasını ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak politikaların oluşturulmasını talep ediyoruz.
8 Mart; bir hesaplaşma mücadelesidir, özgürlük ve eşitlik meşalesini yanarak yakan kadınların geleceğimize tuttuğu meşaledir, özgür kadınla örülü yaşamın yaratılması için verilen mücadelenin sembolüdür. Bu sebeple kadınların derinleşen mevcut sorunları karşısında hak savunucusu olarak biz kadın avukatlar toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemek için mücadelemize devam edeceğimizi bir kez daha haykırıyoruz. ‘’ ifadelerine yer verdi