Dervişoğlu, 'AK Parti ve saray rejimi Türkiye’yi geriye götürmüştür'
Kıymetli milletvekilleri,
Saygıdeğer dava arkadaşlarım,
Teşkilatlarımızın değerli temsilcileri,
Değerli basın mensupları
Ve sevgili gençler.
Hepiniz grup toplantımıza
Hoş geldiniz,
Safalar getirdiniz.
Sizleri en içten duygularımla sevgiyle saygıyla selamlıyorum.
Aziz milletim,
Her konuşmamda ısrarla tekrar ettiğim üzere
AK Parti iktidarı bir unutuluş halidir.
2002’ye kadar devlete sızmış olan FETÖ,
AK Parti iktidarı ile sürece taşeron ortak olmuştu.
Görev paylaşımı şöyleydi;
Yargı-Emniyet-İstihbarat FETÖ’ye verilecek,
Onlar da bu kurumlar eliyle TSK tehdidini ortadan kaldıracaklar,
Okullarında, evlerinde, yurtlarında,
Büyük planlarına insan kaynağı yetiştireceklerdi.
Nitekim planları tıkır tıkır işledi.
Şerefli Türk subayları türlü kumpaslarla zindanlara atıldı.
Yerlerine melun planlarını uygulamak üzere yetiştirdikleri
Hainler ordusu ikame edildi.
Yargıda, emniyette, istihbaratta, üniversitelerde alanlar açılıp,
En kritik görev ve makamlara örgütün fedaileri konumlandı.
AK Parti iktidarının muktediri FETÖ’ydü…
Suç işleme özgürlükleri dahil, her türlü imtiyazları vardı.
Ne istemişlerdi de verilmemişti?
Bankaları vardı,
Medyaları vardı,
Okulları vardı,
Üniversiteleri vardı.
Vardı da vardı…
Her kim onların bu büyük planına muhalefet ederse;
Bugün ekranlarda sövdükleri FETÖ’yü,
O günlerde yere göğe sığdıramayıp övenler tarafından,
Önce hedef gösterildi, sonra da maaşlarını verdikleri gazetelerde manşet ettirildiler.
Devamı malum;
Gözaltı-tutuklama-mahpusluk…
Kimileri zindanlarda can verdi, kimileri katledildi.
Bu alçak örgütün türlü planlarıyla hayatlarını ve istikballerini kaybedenlerle birlikte,
Davası hala görülmeye devam eden, bugün de duruşması olan,
FETÖ suikastıyla şehit edilmiş Necip Hablemitoğlu’nu
Rahmet ve minnetle yad ediyorum.
Bundan 8 yıl önce 15 Temmuz akşamı başlayan ve yıkıma doğru ilerleyen darbe,
Milletin devleti sokaktan toplamasıyla kalkışma olarak kaldı.
Eğer bu büyük millet olmasaydı,
Vatan evlatlarını harcayarak,
Atama imzalarını bizzat bu hükumetin attığı hainler başarılı olacaktı.
Bu vesile ile o meşum gece şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
Kendilerini siper eden gazilerimize de huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
AK Parti iktidarı;
Bir “Unutuluş Halidir” dedim ya;
FETÖ ihanet şebekesi devleti ele geçirip, paralel bir yapı oluştururken,
Görevlerini yapmayanlar,
Onların her birinin atama kararını imzalayanlar,
Ne istiyorlarsa verenler,
Bitsin bu hasret, bitsin bu gurbet diye
Canlı yayınlarda gözyaşı akıtanlar,
Milletin gözünde devleti küçük düşürmeye cüret edenler,
Şimdi suçu üzerine atacak başka sorumlular arıyor.
Sayın Erdoğan diyor ki;
Batı bunları 40 sene destekledi.
Elhak doğrudur!
Hiçbir kuşkuya yer yoktur ki,
Bu hain örgüt, emperyalist güçlerin piyonu ve maşasıdır.
Türkiye düşmanı, emperyalizmin uşağıdır.
Bu aleni gerçeği bilemeyecek kadar cahil,
Olacakları göremeyecek kadar kör müydün?
Evet batı bunları 40 sene destekledi,
Sen de 15 sene besledin!
Yani onlar kadar vebalin var.
Hangi tarihi milat kabul edersen et,
İster 17/25’i, ister 15 Temmuz’u,
Bu milletin başına açtığınız belanın mutlaka bir yaptırımı olacaktır.
Siz unutsanız ve unutturmaya çalışsanız bile,
Türk milleti kendine yapılanları asla unutmayacaktır.
Buradan tarihe not düşüyorum:
Bizi kendinizle karıştırmayın.
Biz de unutmak yok!
Bir gün gelecek bütün yaşananlar tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacaktır.
Ve herkes geleceğini kararttığı bu millete ve tarihe karşı hesap verecektir.
Sakın siz de unutmayın.
YARIN HAK’KIN DİVANINA VARINCA,
SÜLEYMAN’DAN HAKKINI ALIR KARINCA!
Değerli dava arkadaşlarım;
AK Parti iktidarı bir yandan da umursamazlık halidir.
Siyasi ikballeri ve kişisel bekaları için,
Bir ülke, bir millet,
Bir cumhuriyet feda etme riskini bile önemsemeyenlerin,
Bunu dert etmeyenlerin,
Gamsızlıklarının, aymazlıklarının ve gafletlerinin sonucudur 15 Temmuz.
Ortada bu kadar gafil varken de,
Hainler elbette cirit atacak,
Elbette ihanet emellerini uygulamaya koyacak,
Elbette içerideki ya da dışarıdaki ortakları ve efendileri de
Türkiye üzerindeki planlarını uygulayacaktır.
Görüyoruz ki,
Bugün de ders alınmış değildir.
Hocaefendilerin yerini,
Şeyh efendiler, falanca cemaatler, filanca tarikatlar almaktadır.
Sadakatlerini devlete değil,
Kendilerine referans olan tarikat ve cemaatlere adayan,
Yine emniyet ve yargıda konuşlanan,
Bugün için isimlendirilmemiş örgütler,
FETÖ’den boşalan tahta taliptirler.
Tıpkı FETÖ gibi AK Parti iktidarıyla
Çıkarları çatışana kadar şimdilik uyum içindedirler.
Bu alınmayan dersler karşısında
15 Temmuz’u kendilerine göre yontmaya kalkanlar,
Basiretsizliklerini ve akılsızlıklarını,
Süslü törenler tertipleyip, marşlar ve şarkılar söyleyerek
Paramparça ettikleri devlet nizamını saklayamaz ve unutturamazlar.
Bizim için 15 Temmuz Milli Yas günümüzdür.
TSK envanterindeki mühimmatın,
Milleti ve milli iradenin tecelligahı TBMM’yi hedef aldığı,
Gazilerimizin yaralarının sızladığı,
Ailelerinin mezarları başında dua ettikleri şehitlerimizin seneyi devriyesidir.
Buradan bir kez daha uyarıyorum:
Liyakat yerine biat,
Hakikat yerine tarikat,
Hukuk yerine kayırmacılık,
İslamiyet yerine cahiliyet,
Hürriyet yerine teslimiyet,
Cumhuriyet yerine de kraliyet peşinde koşanlar,
Yine aldanacak,
Yine aldatacak,
Yine bu millete felaket getirecektir.
Bilinsin ki;
Aptallıkla ihanetin sonucu aynıdır.
Allah bu milleti bir daha
Devletini sokaktan toplamak zorunda bırakmasın.
Allah bu milleti gafillerin iktidarından kurtarsın.
Aziz milletim;
İYİ Parti olarak hep söylüyoruz.
AK Parti ve saray rejimi Türkiye’yi geriye götürmüştür.
200 yıllık modernleşme serüveninin
Bu kadar boğulduğu bir dönem daha yaşanmamıştır.
Çünkü vatandaşlarımızın,
Can, mal, ırz ve namus güvenliğini sağlayamayan bir iktidar
Bırakın dünya lideri olmayı kabile bile yönetemez.
AK Parti iktidarı bir iş bilmezlik halidir.
Sokaklarda katiller kol geziyor.
İnfaz yasasıyla salıverilen caniler,
Elini kolunu sallayarak cinayet işliyorlar.
Kurye olarak ekmek parası kazanmaya çalışan,
Üniversite öğrencisi Ata Emre Akman gibi
Gencecik insanlarımız hunharca öldürülüyor.
Esenyurt’ta 23 yaşındaki genç bir kadının katilinin,
Başka bir cinayetten yatarken şartlı salıverildiğini öğreniyoruz.
İşte saray rejiminin infaz sistemi.
Ve işte saray adaletinin terazisi!
AK Parti iktidarı aynı zamanda
Bir duyarsızlık halidir.
Sokakta katillerin çetelerin kol gezdiği bir durumda
Saray rejimi köpekleri, kedileri toplayıp öldürmenin peşinde.
Sokak hayvanlarının peşine düşeceğinize
Sokaktaki sapık ve katillerin peşine düşün!
Çetelerin, uyuşturucu ve silah tüccarlarının, mafyaların,
Kaçakların peşine düşün, kaçakların!
Aziz milletim,
Değerli dava arkadaşlarım;
AK Parti iktidarı bir özensizlik ve ihmakarlık halidir.
Kamu idaresinin içine düştüğü rezilliği sergileyen
İzmir’de yaşanan olay,
Yaşamanın çok pahalı, ölmenin bedava olduğu Türkiye’nin
Adeta acıklı bir özetidir.
Hayatının baharında iki insanımızı,
İki gencecik umut dolu vatandaşımızı,
İhmaller zincirinin bir sonucu olarak
Göz göre göre kaybettik.
İki vatandaşımıza da bir kez daha rahmet,
Geride kalan ailelerine ve sevenlerine sabırlar diliyorum.
Yaşanan vahim olay;
Şiddetli yağışla, doğal afet söylemleri ile açıklanabilecek,
Bilindik sözlerle geçiştirilebilecek bir durum değildir.
Bu olay ülkemizde yıllardır süre gelen,
Ve artık olağanlaşan kötü yönetimin,
Tahrip olan kamu yönetimi kültürünün açık seçik göstergesidir.
Hiç lafı eğip bükmeden söyleyelim;
Sorumlusu ister yerel yönetim,
İster merkezi yönetim,
İster özel şirket olsun hiç fark etmeksizin,
Asıl net olan,
“KAMU HİZMETİNİN YOKLUĞUDUR!”
BIRAKIN HİZMETİN KÖTÜ OLMASINI, HİÇ OLMAMASIDIR!
Şu ana kadar edindiğimiz bilgilere göre
9’u İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden,
20 si özel şirketten olmak üzere 29 kişi gözaltına alınmıştır.
Olayda sorumluluğu, ihmali, kusuru olan herkesin
Bir an önce hak ettiği cezaya kavuşmasını istiyoruz.
Ve bu olayın yakın takipçisi olacağımızı
Milletimizin kürsüsünden bir kez daha ifade ediyoruz.
İYİ Parti olarak olayın,
Kamuoyu nezdinde
Üzerinde çok durulmayan bir yanına
Özellikle dikkat çekmek istiyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen
Yani 15 Temmuz sonrası mal bulmuş mağribi gibi balıklama atladığı
Ucube sisteme geçtikten sonra,
KHK’larla devletin kaderini,
Bir faninin iki kulağından giren fısıltıların,
İki dudağından çıkan kelama bağladıktan sonra,
Kamu hizmetini ticarileştirmeyi,
Kalitesizleştirmeyi,
Kötü icra etmeyi bile aşmıştır.
Bunların yaptığı ticaret de değildir.
Saray rejimi de bir tüccar rejimi değildir.
Bunlar doğrudan doğruya tefecidir tefeci!
İnsan hayatını üç kuruşa alıp satan tefecilerdir!
Tüm bunlara ek olarak iktidar partisi,
Özellikle 2019 yılından itibaren belediyeleri kaybetmesiyle birlikte
Kamu hizmetinin işleyişinde yeni bir dönemi başlatmıştır:
“KOORDİNASYONSUZ KAMU HİZMETİ…”
Merkezi yönetim yetkisini
Elinde bulunduran AKP yönetiminin;
Yerel yönetimlerle ilişkisi ve işbirliği
Sadece particiliğe ve partizanlığa dayanmaktadır.
Eğer belediye AKP’li değilse,
O yerel yönetim rakip olarak görülmekte,
Asla destek verilmemektedir.
Tüm kanunlar ve devlet geleneği çiğnenmektedir.
Bilerek ve bilinçli bir şekilde
Koordinasyondan kaçınılmaktadır.
Peki bunun maliyeti nedir?
İşte deprem ve sonrasıdır.
Yaşanan sel felaketleridir.
Çeşme’de Muğla’da, Aydın’da, Diyarbakır’da ve Mardin’deki yangınlardır.
Kaybedense milyonlarca vatandaşımızdır.
Şanslı olanlar,
Evini, barkını, malını, mülkünü,
Şanssız olanlarsa,
Yakınlarını, sevdiklerini
Ya da kendi canlarını kaybetmektedirler.
Ne yazık ki İzmir’de yaşanan olayda da böyle olmuştur.
İzmirli vatandaşlarımız,
Olayın gerçekleştiği yer ile ilgili şikayetlerini,
Fark ettikleri aksaklıkları aylar öncesinden
Yetkili gördükleri her kuruma bildirmeye çalışmışlardır.
Merkezi idare, suçu yerel yönetime atmış,
Yerel yönetim, merkezi idareyi beklemiş;
Gelinen noktada ise
Ne şikayetlere cevap verilmiş,
Ne de ortadaki sorun çözülebilmiştir.
Ve kimse kusura bakmasın
Yerel yönetim de inisiyatif alıp çözmemiştir!
Herkes işi başkasına atmış
O düşünsün demiştir!
Özel dağıtım şirketi belediyeye
Belediye, Tedaş’a
Tedaş, şirkete bırakmıştır.
Bu başıbozukluğun sonu ise
Göz göre göre geliyorum diyen olaydır.
İki gencecik insan ölmüş
Ve iş makinaları ancak ondan sonra çalışmıştır.
AKP’nin “Kamu Hizmetini Siyasallaştırma”
Devleti partizanlaştırma kültürü salgın hastalık gibidir.
Öyle yayılmaktadır ki,
Özelleştirme veya başka yöntemlerle
Kamu kurumları ile iş yapan özel şirket kuruluşları da,
İşlerini yaparken aynı siyasal davranışlar içerisinde bulunmaktadır.
Çünkü işlerini iyi yaparlarsa değil,
“Kraldan çok kralcı” olurlarsa ödemelerini alacaklarını,
Birtakım ayrıcalıkları kazanacaklarını bilmektedirler.
Sırtlarını tefeci rejime vermiş,
Ticaret ahlakı yerine yağma düzeninin parçası olmuşlardır.
Çünkü hiçbir yerde denetim yoktur.
Hiçbir yerde sorumlu yoktur.
Bu düzende tek yasa başıbozukluktur,
Bu iktidar, başıbozukların iktidarıdır.
Partizanlaştırma kültürü,
Sadece temel kamu hizmetlerinde bir kanser değildir.
Sivil toplumda da
Futbol gibi Türk insanının belki de tek yaygın eğlencesi olan
En çok izlenen spor dalında da alabildiğine yaygındır.
Cumhuriyet’in 100. yılında
Türkiye kupası organizasyonunu bile beceremeyenler,
Yapması gereken asıl iş yerine,
Saraydaki amirlerinin emirlerini yerine getirmeyi
Adeta bir ibadet kabul edenler,
Utanmadan, sıkılmadan adaylık peşinde koşmaktadır.
Bir de üstüne tehditle, şantajla
Rakip adayları saf dışı bırakmaktadırlar.
Hiçbir rantı boş bırakmamak için,
Hiçbir yerden cukkalama fırsatını kaçırmamak için,
Aynı yönetim tekrar başa getirilmek istenmektedir.
Başta demiştik ya,
15 Temmuz’dan geriye kalanlar diye.
İşte bu da onun bir örneğidir.
Buna tüm futbolseverlerin ses yükseltmesi lazımdır.
Bu ortak bir vazifedir.
Ortak bir sorumluluktur.
Özünde yağmaya dayanan;
Kural-hukuk-nizam tanımayan;
Vatandaşa sunulan hizmeti önemsemeyen
Bu başıbozukluk hiçbir şekilde sürdürülebilir değildir.
Devlet yönetimimiz her açıdan alarm vermektedir.
AKP iktidarı tarafından yönetilen bir toplumda
Hiç kimse ve hiçbir oluşum güvende değildir.
Yaşanan ekonomik kriz sebebiyle
Açlık ve yoksullukla sınanan milletimiz,
Devletimizin umarsızca kötü yönetilmesi neticesinde
Artık can güvenliği ile de sınanmaktadır.
İstisnai değil, rutin olarak sınanmaktadır.
İdarenin hatalarının bedelini,
Kendi canı ile öder hale gelmektedir.
Bu ülkede kamu hizmetinin kötü işlemesi
Veya hiç işlememesi sebebiyle,
Kaybedecek bir cana daha tahammülümüz yoktur.
Bu tefeci-partizanların
Bu ülkeye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
İyi kadrolarsa hazırdır.
Bu ülkeyi yönetmeye taliptir.
Er ya da geç başaracaktır!
Evet,
Gelelim en can yakıcı konuya
Ve onun kahramanı
Vergimatik Mehmet’e!
Zat-ı muhterem demiş ki,
Ben İngiltere’de kredi kartına taksit görmedim.
Haklıdır, görmemiştir.
Bir İngiliz vatandaşı olarak
Pek iyi şartlarda yaşadığını biliyoruz.
O’nun gibi bir İngiliz,
Bilinen bir markanın cep telefonunu almak isterse,
267 sterlini vergi olmak üzere toplamda 1.599 sterlin verecek ve alacak.
İsterse de bunu ayda yaklaşık 66 sterlin ödemek şartıyla
Faizsiz olarak 24 ay taksitle edinebilecek.
Aynı telefonu
Türkiye’de almak isteyen bir vatandaşımız ise
46.021 lirası vergi olmak üzere 108.000 liraya alıyor
Dahası bırakın faizsizini
Faizli taksit bile yok.
Asıl bize şunu söyleyin
İngiliz %16 vergi verirken
Türk neden %43 vergi veriyor?
Kredi kartına taksit görmeyen Vergimatik Mehmet!
Sen İngiltere’de %45 vergi gördün mü?
Sahi Vergimatik Mehmet!
Aylık 5 milyon harcayanların peşine düşecekti!
Evet, aylık 5 milyon değerli arkadaşlarım!
800 kişi tespit etmişler.
Harcıyorlar ve ne kaynağı belli,
Ne de vergisini veren var.
Dikkat et sayın bakıp da görmeyen bakan,
Tanıdıklar çıkar da maazallah, affedenin bile olmaz,
Dikkat et!
Saray beyleri,
Farkındayım ben konuşunca rahatsız oluyorsunuz;
Unutturmak istiyorsunuz.
Canınız sıkılıyor.
Ama milletin kürsüsünden
Yılmadan-pes etmeden haykırmaya devam edeceğiz:
EMEKLİ VATANDAŞLARIMIZIN
ARTIK DAYANACAK GÜCÜ KALMAMIŞTIR,
EMEKLİLERİMİZ SABRININ SONUNDADIR.
Ülkemizin yerli ve milli tek ekonomi uzmanı Sayın Erdoğan,
İçinde bulunduğunuz hayal dünyasından bir an önce çıkın,
Milletin kendilerine verdiği makamlarda oturup
Ona tehditler savuran danışmanlarınız ve bakanlarınıza bir çeki düzen verin,
Nefes almak dışında hiçbir yaşamsal faaliyet gösteremeyen
Emekliklerimize yüzünüzü dönün,
Sesine kulak verin ve bir an önce gereğini yapın.
Sizin için ne kadar anlamlı olacak bilmiyoruz ama
Bazı rakamları size hatırlatmak zorundayız.
Haziran 2024 açlık ve yoksulluk sınırı raporuna göre:
Dört kişilik bir aile için açlık sınırı 19 bin lirayı,
Yoksulluk sınırı 65 bin lirayı aşmıştır.
Tek başına yaşayan bir kişinin
Sağlıklı ve dengeli beslenmesi için
Yapması gereken mutfak harcamaları ile
Yaşamını idame ettirmek için yapması gereken
Barınma, ulaşım, eğitim, sağlık vb. harcamaların toplamının ise
En az 30 bin 604 lira olduğu tespit edilmiştir.
Bu rakamlar
Hayatta kalma rakamlarıdır;
Bu rakamlar
Yediğinden içtiğinden arttırıp yatırım yapmanın değil,
2024 yılı için hayatta kalma mevcudu koruyabilme rakamlarıdır.
Peki,
Hayatın gerçeklerine ilişkin rakamlar böyle iken,
Saray Beyleri ile Vergimatik Mehmet
Ve elbette şürekaları neyi tartışmaktadır?
10 bin lira olan en düşük emekli aylığı
Aynı mı kalsın 12 bin lira olsun.
Sonunda 12 bin 500 lirada mutabık kalmışlar.
Bu emekliye idam fermanıdır.
Yıllardır haykırıyoruz
En düşük emekli maaşı asgari ücretten az olmamalıdır diye.
YAZIKLAR OLSUN.
Emekliye reva gördüğünüz bu artış,
Lüks ve şatafat meraklısı saray bürokratlarınızın,
İl ve ilçe yöneticilerinizin ödediği 168 binlik yemek hesabının
Bahşişi bile değildir.
Buradan sesleniyorum:
İktidar yetkisini elinde bulunduran gamsızlar,
Kaynak yok diyerek
Bu gamsızlıklarını meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.
Kaynak yok demek,
Külliyen yalandır; aymazlıktır;
Milletimizin aklı ile dalga geçmektir.
Kaynak vardır;
5 uçakla NATO toplantısına giderken,
3 uçakla Hollanda’da maç izlemeye giderken,
Saray danışmanlarını ve bürokratları beslerken
Var olan kaynak ne ise,
Emekli vatandaşlarımızın durumlarını
Bir nebze olsun iyileştirmek için
Kullanılacak kaynak da odur.
Yerli ve milli ekonomi uzmanımız Sayın Erdoğan,
Senin kendince uyguladığın
Ekonomi politikaların çerçevesinde
Milletimize ödettiğin bedel çok ağır olmuştur.
“Faiz sebep, enflasyon sonuç” diye başlattığın macera,
“AKP sebep, yokluk sonuç” gerçeğinin
Artık komik olmayan bir fıkrasıdır.
Ya bu iktidardan kurtulacağız
Ya bu iktidardan kurtulacağız.
Ya saray beylerini göndereceğiz
Ya saray beylerini göndereceğiz.
Bunun başka yolu yoktur!
Değerli dava arkadaşlarım,
NATO’nun 75. yılı geride kaldı.
Türkiye ise 72 yıldır bu örgüte üye.
NATO zirvesi, bu yıl ABD’de düzenlendi.
İlk önce elbette görüşmenin değerlendirmesini yapmak isterdik.
Ama itibarın uçakta olduğunu zanneden Erdoğan,
Uçak filosundan vazgeçemedi,
Ve zirveye 5 uçakla gitti.
Gördük ki maksat,
Erdoğan’ı havalimanında karşılamakmış.
Erdoğan’ı karşılamak,
Önce inen uçaktaki Numan Kurtulmuş’a nasip oldu.
İşte dünya lideri görüntüleri…
Maşallah, Süphanallah!
Sadede gelirsek,
Bu yılki zirve görüşmelerinden,
NATO’nun 2030’daki strateji belgesinden görüldüğü üzere,
Rusya ve Çin’in,
NATO için ciddi bir tehdit unsuru olduğu görüşü yinelendi.
NATO, 2030 yılına kadar olan süreçte,
Rusya’yı ittifak için ana tehdit odağı olarak değerlendirmektedir.
Çin’in de artan ekonomik, insani, teknolojik ve askeri gücü nedeniyle,
NATO’nun müşterek çıkarlarına zarar verebileceği düşünülmektedir.
Küresel saflaşmanın netleşmeye başladığı belirtilen raporda,
Rusya-Çin yakınlaşmasından da endişe edildiği görülmektedir.
Bu raporda Türkiye’nin de
Yani Erdoğan’ın da imzasının bulunduğunu da hatırlatalım.
Sonra boş efelik yapmasın!
Ülkemiz açısından en önemli meseleler ise,
NATO’nun Güney kanadındaki en güçlü ülke olan Türkiye’nin
Bu resmin tam ortasında durmasıdır.
Yani, NATO’nun
Rusya’yla doğrudan çatışması halinde
Ateş hattındaki ülke Türkiye olacaktır.
Türkiye’nin mevcut konumunu koruması,
NATO ile müttefiklik koşullarını yerine getirirken,
Rusya ve Çin ile ilişkilerini de dengede tutması büyük önem taşımaktadır.
Belgedeki ve toplantıdaki diğer önemli konu ise terörizmdir.
Terörizm NATO açısından en büyük asimetrik tehdittir.
NATO’nun,
Müttefiklere tehdit oluşturan terör odaklarına karşı
Bütüncül bir yaklaşım sergilemesi gerekmektedir.
Ancak buna rağmen ABD,
Terör örgütü PKK’nın kolu YPG’yi desteklemektedir.
Bu hem ittifak ruhuna,
Hem de NATO kararlarına aykırıdır.
NATO’nun 2030 strateji kararlarına uygun bir şekilde,
Müttefiklerimizin bağlantılarını sorgulaması gerekmektedir.
Bu hem Türkiye’nin
Hem de müşterek çıkarların lehinde olacaktır.
Aksi durumlarda da
Türkiye mutlaka üzerine düşeni yapacak
Kendi güvenliğini tesis edecektir.
TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI ise
Türkiye’nin gelecekteki durumunu
Ve etrafındaki büyük çatışmalarda tahkim edebileceği
En isabetli belki de yegane diplomatik ve stratejik unsurdur.
Sarayda sefahat içinde yaşayanlara sesleniyorum:
Yeni yüzyılda başka bir istikbale,
Bambaşka bir birliğe doğru ilerliyoruz.
Bu teşkilatı da diğer işlerinize benzetip
Dostum falanca, düşmanım filanca yaklaşımıyla
Şahsi emellerinizin aparatı haline getirmeyin.
Bu vesileyle,
İktidara yaptığımız hatırlatmanın ve uyarının
Ne manaya geldiğini anlatabilecek bir tarihi meseleye değinmek istiyorum.
14 Temmuz 1959,
Kerkük’te Türkmenlere yönelik
Sistemli bir katliamın yapıldığı,
Kanayan bir yaranın, dinmeyen bir acının tarihidir.
Pek çok Türkmen’in evine ve iş yerine saldırılmış,
İnsanlar kurşuna dizilmiş,
Hatta Ata Hayrullah gibi dönemin önde gelen Türkmen liderleri
Araçların arkasına bağlanarak caddelerde sürüklenmiştir.
Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin.
Türkmen kardeşlerimiz
Yaşadıkları tüm çilelere rağmen
Mücadelelerini sürdürmeye devam etmektedir.
Üyesi oldukları milletin ismini ağzına alamayıp
“Tek Millet” türküsü söyleyen bir iktidar aklının
Bu mücadeleye
Gerekli desteği vermesini beklemek de beyhudedir.
Türkmen kardeşlerimiz,
Irak siyasetinde sürekli olarak mevzi kaybetmiştir.
Irak’taki temsiliyetleri de zayıflamaktadır.
Nüfusları oranında haklarını elde edememektedir.
Tapu arşivleri meselesi halen çözülmemiştir.
Irak’taki kurucu unsurlardan biri olduğu
Göz ardı edilmektedir.
Azınlık statüsüne sokulmaya çalışılmaktadır.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz:
Ne 14 Temmuz’ları unuturuz,
Ne de Türkmen kardeşlerimizi yalnız bırakırız.
Bizim için ay ve yıldız,
Kırmızı zeminde de,
Mavi zeminde de kutsaldır.
Albayrak da bizimdir, Gökbayrak da bizimdir.
Sonsuza kadar da öyle kalacaktır!
Değerli dava arkadaşlarım;
Bilindiği gibi fındıkta hasat mevsimi yaklaşmaktadır.
Hükümet, fındığı bir yük olarak görmekte ve yapısal sorunları göz ardı etmektedir.
Fındık her sene yalnızca hasat zamanı gündeme gelmekte, ardından unutulmaktadır.
Türkiye, dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’ini karşılamaktadır.
Ancak ülkemiz, bu altın değerindeki üründen yeterince faydalanamamaktadır.
Sorunları çözmek için yılda bir kez gündeme almak yeterli değildir,
Kapsamlı bir "fındık eylem planıyla" yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretilmelidir.
Fındık piyasasını düzenleyecek, regüle edecek güçlü bir müdahale kurumu yoktur,
TMO bu konuda hem mütehassıs değildir hem de finansal açıdan yetersizdir.
Fiskobirlik yeniden güçlü bir oyuncu olarak piyasada yer almalıdır.
Fındık üreticisinin depolama imkânı yoktur.
Erkenden ürününü satmak zorunda olduğu için
Düşük fiyattan elinden çıkarmak zorunda kalmaktadır.
Acilen fındık için lisanslı depolar kurulması sağlanmalıdır.
Üretici örgütlü değildir.
Rekabet Kurumu da piyasanın,
Tek bir yabancı şirketin eline geçmesine engel olmamaktadır.
10-15 yıl önce “uluslararası fındık fiyatı Türkiye’de planlanmalı” derken,
Bugün yurtiçi fiyatı dahi yabancı bir firma belirlemektedir.
Bir yandan üreticinin örgütlenmesi sağlanmalı,
Diğer yandan yabancı bir şirketin,
Piyasada nihai tek alıcı olmasının önüne geçilmelidir.
Verimlilik problemi sürmektedir.
Devletin burada daha etkin bir destekte bulunması şarttır.
Fındık natürel olarak satılmaktadır.
Hâlbuki işlenerek, çok daha yüksek katma değer yaratılabilir.
Fındığın işleneceği özel sektör yatırımlarına çok ciddi teşvikler verilmeli,
Karadeniz Bölgesi'nde bu yatırımlar desteklenmelidir.
Gelelim fındık fiyat önerimize…
1 kilogram fındığın;
Budama, gübre, ilaç, patoz, bahçe temizliği, fındık toplama işçiliği gibi masraflarıyla
En az 130 lira gibi bir maliyeti vardır.
Ayrıca rekolte; kahverengi kokarca gibi zararlı haşerelerden,
Doğal afetlerden, bakım maliyetleri gibi sebepler yüzünden günden güne düşmektedir.
Tüm bu nedenlerle;
İYİ Parti olarak bizim fındık için tespit ettiğimiz fiyat 170 TL’dir.
Bunun daha altındaki bir rakam,
Fındık üreticisini mağdur etmekten başka bir anlama gelmeyecektir.
ALTIN DEĞERİNDEKİ TÜRK FINDIĞINI, PULA ÇEVİRMENİZE MÜSAADE ETMEYECEĞİZ!
Tüm üreticilerimizin sonuna kadar yanlarında olmaya devam edeceğiz.
Sayın milletvekilleri,
Değerli dava arkadaşlarım;
İktidar partisi,
Her yasama yılının sonunda olduğu gibi bu yıl da,
Meclis’in tatile girmesine az bir zaman kala,
Kanun tekliflerini üst üste meclise sunmakta,
Komisyona getirmektedirler.
Meclis’in böyle ağır bir gündemle çalışabilmesinin
Teknik olarak mümkün olmadığını bilmelerine rağmen,
Dayatmalarının elbette bir maksadı vardır.
Kanun tekliflerinin üzerinde kapsamlı müzakereler yapılmadan
Meclis’ten geçirilmelerini temin etmeyi amaçlamaktadırlar.
İYİ Parti olarak bu konuda verilecek tavizimiz yoktur.
Başta hayvan hakları ile ilgili eksik ve yetersiz teklifi ve aciliyeti olmayan düzenlemeleri
Geri çekmelerini öneriyorum.
Meclis çalışmalarını oldubittiye getirmelerine izin vermeyeceğiz.
Gerekirse hiç tatil yapmayız
Ve milletimizin emrinde olmaya devam ederiz.
Ama hiç kimsenin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
İtibarına zarar vermesine seyirci kalmayız.
Bu konuda milletvekili arkadaşlarıma güveniyor,
Üzerlerine düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getireceklerine
Yürekten inanıyorum.
İyi ve cesur kardeşlerim;
Umutsuzluğun ve ataletin fayda getirdiği bir cemiyet yoktur.
Bir parti, bir aile ya da bir kişi de yoktur.
Emin olunuz ki dünümüzden geriye düşmeyeceğiz
Emin olunuz ki yarınlarla yetinmeyeceğiz.
Atalete düşmeyeceğiz,
Umutsuzluğa kapılmayacağız!
Bizim cesaretimiz ve
Umudumuz var!
Bizim milletin talimatıyla kurulmuş İYİ Partimiz var!
Milletin vicdanı olan bizler bu yola,
Sarayın çürümüş düzenine
El pençe divan durmaya çıkmadık!
Türk milletinin geleceği için,
Onun varlık, şeref ve haysiyet davası için,
Onu bu karanlık kuşatmanın içinden çekip çıkarmak için çıktık!
Evlatlarımızın
İtaat kültürüyle devşirilmek istendiği
Bu kuşatmanın içinden,
Milletin avazıyla yükseliyor sesimiz!
Türk milletini ve onun mukaddes iradesini,
Hiçbir ŞAHSA mecbur etmeyeceğiz!
Devletin teminatı olan bürokrasiyi,
Cemaat ve tarikatların
Güç mücadelelerinin savaş alanı olmaktan çıkaracağız!
And olsun ki,
Hiçbir yapının devleti ele geçirmesine,
Devlet içinde devlet olmasına,
Sivil toplum kuruluşu adı altında örgütlenerek
Cumhuriyet’in altını oymasına,
Ve vatanımızın geleceğine
İthal kalabalıklarla ipotek koymalarına
Asla izin vermeyeceğiz!
Bütün bu meseleler çözülecek,
Bütün bu badireler aşılacaktır.
Ne umutsuz ne de endişeliyim.
Bilakis heyecanım ve hevesim büyüktür.
Çünkü İYİ Parti,
Türk milletinin sarsılmaz birliğini,
Tarihe yön veren iradesini
Ve çağlar boyu inşa ettiği o “Büyük Biz’i”
Her zaman tesis etmeye yeminli ve gönüllü
İrfan sahibi dava insanlarının partisidir.
Kendinden emindir.
Durduğu yer bellidir.
Geleceği de bayrağındaki güneş gibi parlaktır.
İşte bu yüzden,
Makulde ve makbulde,
Türkiye’min merkezinde,
Gönüllerde ve dualarda
Her bir vatandaşımızla kavuşacağız!
Açılmış gönüller bizimdir.
Uzatılmış eller bizimdir.
Millet bizi bekliyor.
Daha yapacak çok işimiz,
Söyleyecek çok sözümüz,
Ulaşılacak çok hedefimiz var.
Allah çıktığımız yolda utandırmasın.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyor,
Yüce Allah’a emanet ediyorum.
Sağolun var olun.