Türkiye’nin yakın dönem güvenlik ve istihbarat tartışmalarını yeniden gündeme taşıyan çarpıcı bir iddia kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk’ün köşesinde aktardığı telefon görüşmesi, geçmişte adı sıkça tartışılan “Yeşil” kod adlı bir ismin hayatta olduğu yönündeki iddiaları yeniden tartışmaya açtı.
Saygı Öztürk’ün aktardığına göre, kendisini “Ben Yeşil” sözleriyle tanıtan gizemli bir kişi telefonla arayarak dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Kimliğine dair herhangi bir belge sunmayan kişi, uzun süredir gözlerden uzak yaşadığını ve kamuoyunda bilinen birçok iddianın gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Gizemli kişi, karaciğer nakli geçirdiğini, sağlık durumunun iyi olmadığını ve uzun süredir Türkiye dışında yaşadığını dile getirdi. Bir dönem Azerbaycan’da bulunduğunu belirten kişi, şu anda Suriye’de, güvendiği ülkücü bir dostunun evinde kaldığını iddia etti.
Kamuoyunda yıllardır tartışılan Cem Ersever cinayetine ilişkin iddialara da değinen gizemli isim, bu suçlamaları kesin bir dille reddetti. Birçok faaliyetin içinde yer aldığını kabul eden kişi, hiçbir zaman devletine ihanet etmediğini savundu.
En dikkat çekici açıklamalardan biri, Abdullah Öcalan’a yönelik olduğu ileri sürülen bir operasyon iddiası oldu. Şam merkezli planlanan bir girişimin, içeriden sızma ve ihanet nedeniyle başarısızlığa uğradığını iddia eden kişi, operasyona dair detayları paylaşırken isim vermekten kaçındı.
Açıklamalarda, Abdullah Çatlı ile ilişkilerinin hiçbir zaman kopmadığı özellikle vurgulandı. Bu ifade, geçmişte kamuoyuna yansıyan bazı anlatımlarla çelişmesi nedeniyle dikkat çekici bulundu.
Gizemli kişi, şu an bulunduğu yerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilgili birimleri tarafından bilindiğini öne sürdü. Türkiye’ye dönüp dönmeyeceği sorusuna net yanıt vermeyen kişi, ilerleyen süreçte yeniden iletişime geçeceğini söyleyerek görüşmeyi sonlandırdı.
Söz konusu iddialar, bazı güvenlik ve siyaset yorumcuları tarafından farklı bir çerçevede değerlendiriliyor. Yapılan yorumlarda, bu açıklamaların Türkiye’nin Suriye sahasında uzun süredir pasif durumda olan istihbarat ve güvenlik unsurlarının yeniden aktive edilmesine yönelik bir psikolojik veya stratejik sürecin parçası olabileceği öne sürülüyor. Özellikle “uyuyan hücreler” kavramı üzerinden yapılan değerlendirmeler, iddiaların sadece bireysel değil, daha geniş bir güvenlik perspektifiyle ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor.
Doğruluğu henüz teyit edilmemiş bu iddialar, Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin karanlıkta kalan dosyaları yeniden gündeme taşıdı. Kamuoyu, güvenlik kurumlarından veya iddiaların muhataplarından gelecek olası açıklamalara odaklanmış durumda.
Haber: Yalçın Çelik
Teknik Öğretmen – Mekatronik Yüksek Mühendisi
Gazeteci – Yazar
