Meme kanseri, dünya genelinde kadınlarda en sık görülen kanser türlerinden biri olmaya devam ediyor. Ancak, erken tanı sayesinde tedavi başarısı oranları her geçen gün artıyor. Bilimsel araştırmalar ve uluslararası uzmanların görüşleri, düzenli taramaların ve bilinçli farkındalığın meme kanseriyle mücadelede kilit rol oynadığını ortaya koydu.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre, dünya genelinde 2,26 milyon kadına meme kanseri tanısı konurken, 685 bin kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetti. Ancak, erken evrede teşhis edilen meme kanserlerinde tedavi başarısı oranı neredeyse %100’e ulaştı.
Genel cerrahi uzmanları, “Erken tanı, meme kanserinde tedavi başarısını dramatik şekilde artırıyor. Tümör 2 cm’den küçükken ve lenf bezlerine yayılmamışsa, hastaların sağlığına kavuşma şansı çok yüksek” dedi.
Erken tanının temel araçları arasında mamografi, ultrason ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yer aldı.
İngiltere’deki Londra Kanser Araştırmaları Enstitüsü’nden (ICR) Dr. Isaac Garcia-Murillas, geliştirdikleri “sıvı biyopsi” adlı kan testinin, meme kanserinin nüksetmesini taramalardan yıllar önce tespit edebildiğini belirtti. Bu test, kanser hücrelerinin bıraktığı DNA izlerini %100 doğrulukla saptıyor ve tedavi süreçlerini hızlandırdı.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR: ERKEN TANI VE TEDAVİ İLİŞKİSİ
Bilimsel çalışmalar, erken tanının yalnızca tedavi başarısını artırmakla kalmadığını, aynı zamanda daha az invaziv yöntemlerle tedaviyi mümkün kıldığını gösterdi.
Örneğin, 2019 yılında Sağlık Bakanlığı’nın Meme Kanseri Klinik Rehberi’nde belirtildiğine göre, erken evrede tespit edilen meme kanserlerinin %82’si lokalize kanserlerdir ve bu hastalarda sağ kalım oranı oldukça yüksektir. Ayrıca, erken teşhis sayesinde meme koruyucu cerrahi gibi yöntemler daha sık uygulanabiliyor.
Genel cerrahi uzmanları, “Erken evrede tümör sadece etkilenen bölgeden alınarak meme dokusu korunabiliyor. Bu, hem estetik hem de psikolojik açıdan hastalar için büyük bir avantaj” dedi.
Uluslararası alanda yapılan araştırmalar da benzer sonuçlar sundu. Amerikan Kanser Derneği (ACS), 45 yaşından itibaren yıllık mamografi taramalarını önerirken, meme dokusu yoğun olan kadınlarda ultrasonun mamografiye ek olarak kullanılmasının teşhis doğruluğunu artırdığını belirtti.
Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Lisa Carey, “Erken teşhis, kemoterapi gibi sistemik tedavilere olan ihtiyacı azaltabilir ve hastaların yaşam konforunu artırabilir” diyerek taramaların önemine dikkat çekti.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ VE YENİ UFUKLAR
Erken tanı, tedavi seçeneklerini de çeşitlendirdi. Cerrahi, kemoterapi, hormonoterapi, radyoterapi ve akıllı ilaçlar, meme kanseri tedavisinde sıkça kullanılan yöntemler arasında yer aldı.
Son yıllarda, meme koruyucu cerrahi ve sentinel lenf nodu biyopsisi gibi teknikler, hastaların yaşam kalitesini korumak için yaygınlaşmış durumda. Ayrıca, immünoterapi gibi yenilikçi tedaviler de umut vadetti.
İngiltere’de yapılan bir çalışmada, kişiye özel mRNA aşılarının meme kanseri nüks riskini azalttığı gözlemlendi.
UZMANLARDAN ÇAĞRI: “TEREDDÜT ETMEYİN, TARAMAYA KATILIN!”
Uzmanlar, meme kanseriyle mücadelede en büyük silahın erken teşhis olduğunu vurguladı.
Uzmanlar, “Mamografi, düşük doz radyasyon içerse de sağladığı fayda, zararından katbekat fazla. Kadınlar, hiçbir şikayetleri olmasa bile 40 yaşından itibaren düzenli taramaya katılmalı” dedi.
Dr. Garcia-Murillas ise, “Yeni teknolojiler, kanseri daha erken tespit etme imkanı sunuyor. Bu, hastaların hayatını kurtarmak için büyük bir fırsat” diyerek yenilikçi yaklaşımların önemini vurguladı.
Meme kanseriyle mücadelede erken tanı, hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluk.
Kadınları taramalara katılmaya ve kendi sağlıklarını önceliklendirmeye çağıran uzmanlar, “Erken teşhis, hayat kurtarır” mesajını yineledi.
Haber: Alper Talha Şimşek / Haber Merkezi