MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, sosyal medya hesabı X üzerinden dünya genelinde yaşanan savaşlar ve kaos ortamı hakkında açıklamalarda bulundu. Özdemir, savaşların giderek derinleştiğini ve küresel sistemin bu çatışmalar karşısında etkisiz kaldığını vurguladı.
İsrail’in soykırım suçlarına değinen MHP’li Özdemir, BM’nin işlevini yitirdiğini ve dünyanın hızla kaosa sürüklendiğini ifade etti.
Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili olarak Özdemir, "Rusya’nın Kursk bölgesinin işgal edilmesiyle süregelen savaşta hayatını kaybeden ya da yaralanan insan sayısı 500 bine ulaştı" dedi.
İsrail’in Filistin’deki saldırılarına dikkat çeken Özdemir, soykırım sonucu 700’den fazla bebeğin de dahil olduğu 42 bin masum insanın öldüğünü, ölenlerin %30’unun çocuk olduğunu belirtti.
Özdemir, BM’nin küresel sorunlar karşısında işlevini yitirdiğini ve dünya barışını koruyamaz hale geldiğini söyledi. "BM Genel Sekreteri bile artık bu kurumu etkisiz ve adaletsiz olarak tanımlıyor" dedi.
Özdemir, dünya genelinde 43,4 milyon mülteci bulunduğunu ve yerinden edilmiş insan sayısının 120 milyona ulaştığını ifade ederek, "İkinci Dünya Savaşı’ndaki rakamların iki katına ulaşıldı" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. Yüzyılda büyük işler başarmasının mümkün olduğunun altını tarihsel mirasa atıfta bulunarak çizen ve Türkiye’nin liderliğinde yeni bir küresel nizamın inşa edilebileceğini savunan MHP'li Özdemir, "Dünya Türk milletinin getirdiği huzur ve adil ortama hasret" ifadelerini kullandı.
Dünya genelindeki savaş ve terör saldırılarının sayısının arttığını vurgulayarak, insanlığın yeni bir küresel nizam ihtiyacına dikkat çeken Özdemir, “Biz milletimize inanıyoruz, devletimize güveniyoruz ve inşallah zulme karşı adaletin hakim kılınacağı yeni bir düzene Türk mührünü 85 milyon olarak işte bu yüzden hep birlikte vuracağız.” dedi.
MHP'li Özdemir'in açıklaması şu şekilde;
"Dünya huzur ve barışa giden yola her zamankinden daha muhtaç ama daha derin bir kaosa sürüklenme yoluna da ne yazık ki bir o kadar yakın.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan ve Ukrayna topraklarında devam ederken, batılı ülkelerin de teşvik ve desteği sonrasında, Rusya’nın Kursk bölgesinin işgal edilmesi ile süregelen savaşta her iki taraftan hayatını kaybeden ya da yaralanan insan sayısı 500 bine ulaşmış durumda.
Bir diğer tarafta ise İsrail’in sürdürdüğü soykırım sebebiyle aralarında 700’den fazla bebeklerin de olduğu 42 bini aşkın masum insan hayatını kaybetmiştir. Soykırım sonucu hayatını kaybedenlerin yüzde 30’unun 18 yaş altı çocuklar olduğu resmi kayıtlara da girmiştir.
Lübnan’da Hizbullah’ı yeni bir konsept olarak değerlendirilebilecek tarzda hedef alan İsrail, savaşı bölgesel seviyeye yayma hedefinde olduğunu açık etmiştir. Şayet bu vahşet durdurulmazsa bölgede daha fazla kanın akması ne yazık ki kaçınılmazdır. İsrail mutlaka durdurulmalıdır.
Vahşet ve katliamların terörle alakalı durumu dikkate alındığında ise daha vahim bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Sadece 2023 yılında dünya genelinde yaşanan terör saldırıları sebebiyle ölen insan sayısı 6701 kişi olarak kayıtlara girmiştir.
Yapılan bir başka araştırmaya göre 2023 yılı içerisinde savaşlar, iç savaşlar ve terör saldırıları sebebiyle ölen toplam insan sayısı ise 300 bine yaklaşmıştır.
Bununla beraber 2024 yılı itibarıyla dünya genelindeki zorla yerinden edilmiş kişi mevcudiyeti 120 milyona ulaşmıştır. Bu rakamın, savaşlar, iç çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve şiddet olayları gibi sebeplerden dolayı yerinden edilen mülteciler, sığınmacılar ve ülke içinde yerinden edilmiş insanları kapsadığı ifade edilmektedir. Ayrıca aynı veriler, İkinci Dünya Savaşı döneminde 60 milyon kişinin yerlerinden edildiği gerçeği göz önüne alındığında, günümüzde bu sayının iki katına ulaştığı görülmektedir. Özellikle Sudan, Suriye, Myanmar ve Ukrayna gibi bölgelerdeki krizler, bu artışın en büyük nedenlerindendir.
Diğer yandan, dünya genelinde 43,4 milyon mülteci bulunmaktadır. Bu sayıya hem Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) hem de Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) kapsamındaki mülteciler dahildir.
Bozulan küresel denge, kaybolan adalet, tesis edilemeyen huzur ve en nihayetinde çatışmalarla savaşların yaygınlaşmaya başlaması insanlığı içerisinden çıkılamayan bir girdaba doğru hızla sürüklemeye devam ediyor.
Daha endişe verici olansa ülkeler arası devam eden savaşların yine bölgesel ve küresel bir seviyeye doğru ulaşması riskinin artmış olmasıdır.
Çünkü süregelen savaşların tarafları artmaya; koşulları da genişleme ve derinleşmeye başlamıştır.
Küresel sistemin yaşananlar karşısında etkisiz kaldığı ve işlevini yitirdiği ise artık tartışma konusu olmaktan çıkmıştır. BM genel sekreterinin de ifade ve itiraflarıyla Birleşmiş Milletler artık güncelliğini yitirmiş, adaletsiz ve etkisiz bir duruma gelmiştir.
Sistemin güvence ve garantörü olduğunu iddia eden ülkeler mesela İsrail’in vahşet, zulüm ve soykırımına engel olamamakta, hatta desteklemektedir.
İnsanlığın bu kadar adaletsizlik, kan, göz yaşı, zulüm ve çaresizliğe mahkum kaldığı küresel iklimde, müesses nizamın diğer taraftan insanı cinsiyetsizleştirme, inançsızlaştırma ve adeta ruhsuz, hissiyatsız, idraksiz kılarak gönüllü zombilere dönüştürüp, istediği gibi kullanma ve yönetmeye yönelik karanlık ve rezil faaliyetleri ise devam etmektedir.
İnsanlıkla beraber geleceğimiz de sağlık, iman, kültür ve her türlü diğer değerler açısından bu zamana kadar görülmemiş bir tehdit altındadır.
Türk ve Türkiye yüzyılı hedefimiz bir bakıma bu karanlık ve ümitsizlik deryasından kendi insanımızla beraber tüm insanlığı koruyabilmek ve daha adil, huzurlu, yaşanabilir bir iklimi hakim kılabilmektir. Yeni bir küresel nizamı kurabilecek, dahası buna liderlik yapabilecek iman, imkan, akıl, birikim ve kudret Türkiye’de vardır.
İlk kuruluşunda yaklaşık 5000 kilometre karelik bir alanda hakim olan bir önceki devletimiz Osmanlı, gücünün en üst sınırına ulaştığı 17. yüzyıl sonlarında ise yaklaşık olarak 24 milyon kilometrekarelik geniş bir coğrafya ve üç kıtada yegane hakim devletti.
Bir başka ifadeyle Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti akındaki topraklarda bugün 45 ülke, nüfuzu ve etkisi altındaki topraklarda ise 31 ülke bulunmaktadır. Dolayısıyla Osmanlı’nın hâkimiyeti ve etkisi altındaki coğrafyada bugün 76 ülke ve devlet bulunmakta, bunların yüzölçümleri toplamının dünya geneline oranı %37,8 iken, burada yaşayan nüfusun dünya nüfusuna oranı ise %40,1’e ulaşmaktadır.
Bu kadar büyük bir mirasa sahiplik yapan Türkiye Cumhuriyeti’nin, 21. yüzyılda çok daha büyük işler başarması mümkündür. Dünya Türk Milleti’in getirdiği huzur ve adil ortama hasrettir. Bu mefkure aradan geçen her gün daha fazla ve daha net bir şekilde görülmektedir.
Biz milletimize inanıyoruz, devletimize güveniyoruz ve inşallah zulme karşı adaletin hakim kılınacağı yeni bir düzene Türk mührünü 85 milyon olarak işte bu yüzden hep birlikte vuracağız."
Kaynak: Haber Merkezi