Özdağ, ''İstanbul topraklarını Amerikan dolarlarına satıyorsunuz''
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın katılımlarıyla İstanbul adaylarını tanıttı.
Zafer Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Azmi Karamahmutoğlu, Adalar Belediye Başkan Adayı Hüseyin Avni Borluk, Kadıköy Belediye Başkan Aday Tuğrul Kihtir, Maltepe Belediye Başkan Adayı Sibel Zeren, Tuzla Belediye Başkan Adayı Akın Gürkan, Ümraniye Belediye Başkan Adayı Jülide Sarıkaya Kurtoğlu, Bayrampaşa Belediye Başkan Adayı Tarkan Güler, Beyoğlu Belediye Başkan Adayı Selim Aydın Gümüşdal, Pendik Belediye Başkan Adayı Kürşat Dağ, Avcılar Belediye Başkan Adayı Umut Basmacı, Bahçelievler Belediye Başkan Adayı Ulaş Öztürk, Bakırköy Belediye Başkan Adayı Türker Tolga Topaloğlu, Beylikdüzü Belediye Başkan Adayı Özcan Aksu, Büyükçekmece Belediye Başkan Adayı Yaşar Öztürk, Küçükçekmece Belediye Başkan Adayı Emre Met. Diğer ilçe adaylarımız ise önümüzdeki haftalarda açıklanacak.
Prof. Dr. Ümit Özdağ: Bugün ne yazık ki ülkemiz için üzüntülü bir gün. Dün yapılan bir saldırıyla PKK terör örgütü tarafından yapılan saldırı ile çok sayıda şehit verdik. Birçok gazimiz var. Bu konuda kısa bir süre önce yapmış olduğumuz bir başka alçakça saldırından sonra uyarıların dikkate alınmadığını gördük. Bugün, İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında güvenlik zirvesi yapılacakmış. Bu güvenlik zirvesi öncesinde biz de Türk kamuoyuna bu konuda alınması gereken önlemleri tekrar hatırlatmak istiyoruz. Bugün güvenlik zirvesinde bir araya gelecek devlet yöneticilerinin de güvenlik bürokratlarının da ve AKP’li yöneticilerin de bu uyarılardan ders çıkarması gerektiğini düşünüyoruz.
Terörle mücadele eğer doğru bir konsept üzerinde yürütülmez ise başarılı sonuç alınması ne yazık ki mümkün değildir. Uzun yıllardan bu yana PKK ile yapılan mücadelenin stratejik bir anlayışa dayanmadığı sadece operasyonel ve taktik bir anlayışla gerçekleştiği görülmektedir. İktidar terörle mücadelesini stratejik bir anlayışa dayandırmadığı için sadece operasyonel düzeyde Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde terörist öldürme sayısına dayalı bir anlayışla mücadele ettiği için Türkiye’ye yönelik tehdit her geçen gün büyümektedir. Söylenilen şey Türkiye sınırları içerisinde PKK’lı sayısının azaldığı doğrultusundadır. Bunun hiçbir önemi yok çünkü PKK şu anda Suriye’nin kuzeyinde kendi devletini kuruyor. PKK/PYD bir devlet oluşumu içerisindeler. Bu devletin altyapısını NATO müttefiki ABD oluşturuyor. Eskiden gizli yapılan yardımlar artık ABD Kongresi’nden çıkan kararlarla büyük, milyonlarca dolarlık para tahsisleriyle, yardım paketleriyle gerçekleştiriliyor. Hal böyleyken Suriye’nin kuzeyinde önümüzdeki süreçte Türkiye’ye yönelik bir saldırı için hazırlanan ve bu saldırının ilk deneylerini şu anda Kuzey Irak’ta ve Suriye’de yapmakta olan PKK/PYD ile mücadele bugünkü anlayışla asla başarı ile sonuçlandırılamaz. Arkasındaki, yanındaki bölgesel ve küresel bütün müttefiklerle yeniden yüzleşecek şekilde bir stratejik anlayışa oturtmamız ve mücadeleyi bu zeminde vermemiz gerekiyor.
Bugün Türkiye’nin terörle mücadelesinde belirli temel eksikler var. Bu mücadelenin bir irade savaşı olduğu öncelikle göz önünde tutularak askeri, istihbarati, polisiye, politik, kültürel, ekonomik, finansal boyutları, hukuki boyutu, psikolojik harp boyutu entegre bir planlamayla yaşama uzun vadeli sonuçlar alacak şekilde geçirilmeden ve PKK/PYD’yi Türkiye’ye karşı hazırlayan NATO müttefikimizle yüzleşilmeden herhangi bir sonucun alınması ne yazık ki mümkün değildir. Türkiye daha fazla yıpranacaktır. İnisiyatif PKK terör örgütüne geçecektir. Yıllardan beri PKK terör örgütü ile ilgili stratejik, operasyonel ve taktik seviyede araştırmalar, çalışmalar yapmış bir kişi olarak şunu söyleyebilirim ki; son yapılan iki saldırı PKK’nın yeni bir silahlanma, eğitim ve donanım konseptine ulaştığını göstermektedir. Bu bölgesel kaynaklarla ulaşabileceği bir seviye değildir.
Bu konuşmalar ışığında bugün yapılacak güvenlik zirvesine önerilerimiz şu zemindedir:
1-Türkiye karşı karşıya olduğu tehditleri etkili bir şekilde durduracak ve sınır güvenliği sağlayacak asker sayısına sahip değildir. Asker sayısının hızla artırılması ve eğitimlerin yoğun bir şekilde seviyesinin ve kalitesinin yükseltilmesi gerekmektedir.
2-Askeri sağlık sisteminin derhal kurulması gerekiyor. Yüz yıllardan beri çarpışmayan, savaşa girmeyen İsviçre ordusunun bile askeri hastaneleri varken her gün çarpışan, her gün gazi ve şehit veren TSK’nın askeri hastaneleri neden yok? Derhal askeri hastanelerin kurulması gerekiyor. Bunun her platformda takipçisi olmaya devam edeceğiz. Bırakın askeri hekimler çocuklarımızın hayatını kurtarsın. Askeri yargı, TSK’da terör örgütlerinin değişik dini grupların disiplini sarması karşısında devreye sokulacak şekilde yeniden kurulmak zorundadır. Düşünebiliyor musunuz, eğer sosyal medyadaki haberler doğruysa eğitime çıkmayı ‘ibadet yapacağım’ diye reddeden rütbeli var. Bu kabul edilebilir bir şey değildir. Eğitim, askerlikte zaten ibadetin kendisidir.
Gecenin (dün) ilerleyen saatlerinde Divan’dan arkadaşlarım ve il başkanımız beni arayarak bugün diğer siyasi partilerin de bazı programları olduğunu, onların bu tanıtım programlarını iptal ettiklerini bizim de iptal edip etmemeyi düşünmemiz gerektiğini ifade ettiler. Ben de onlara şu cevabı verdim, “Biz, tanıtım programımızı iptal etmeyeceğiz. Bu program vesilesiyle terörle mücadele için yapılması gerekenleri tekrar Türk halkının gündemine taşıyacağız”. Daha birkaç gün önce Kuzey Irak’ta askerlerimizi şehit eden PKK’lı teröristlerin siyasi destekçisi DEM’i ziyaret ederek bundan sonra görüşmelerimiz şeffaf ve açık olacaktır diyen Atatürk’ün olmayan CHP’nin bugün toplantısını iptal etmesini hiç anlamlı bulmuyoruz. Eğer iptal etmeniz gereken bir şey varsa Özgür Özel, DEM’e olan ziyaretlerinizdir. AKP de iptal etmiş. AKP’nin de iptal etmesi gereken bir başka büyük teröristin Şeyh Sait’in Diyarbakır’da 12 km’lik bulvara kayyım tarafından isminin verilmesini iptal etmesidir.
İstanbul, 19 milyonluk gece nüfusu ve etrafında oluşan şehirlerden gündüz bu şehre çalışmaya gelenlerle 21-22 milyona kadar nüfusu yükselen bir süper şehir. Avrupa’nın birinci dünyanın on beşinci en kalabalık şehri. Aslında bir şehir değil İstanbul. İstanbul adeta bir ülke. Bu küçük coğrafyada üç tane Bulgaristan yaşıyor. Ülkemizin toplam nüfusunun yüzde 20’si bu şehirde yaşıyor. Ülkemizin en büyük 100 sanayi kuruluşunun 42’si İstanbul’da. Toplanan vergilerin yüzde 40’ı İstanbul’dan toplanıyor. İstanbul’un sınırları içerisinde 2 milyon bina 5 milyon konut var. 20 yaşında büyük olan konutların sayısı 3.5 milyon. Nüfus artışı ile ilgili yapılaşma bu şekilde devam ederse ülkemizde her yıl doğacak olan 750 – 800 bin civarındaki yeni konut ihtiyacının yarısı İstanbul’da ortaya çıkacak. İstanbul, göç alan ve göç veren bir şehir. Ne kadar Türk geliyorsa o kadar Türk vatandaşı da İstanbul’dan gidiyor. Kuzey Anadolu fay hattı Marmara Denizi’nden geçiyor. Bu nedenle başta 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce depremleri İstanbul’u ağır şekilde etkiledi. Özellikle 17 Ağustos depremi İstanbul’da pek çok bölgede ölümlü sonuçlar doğurdu. Bu iki deprem İstanbul’umuzda çok daha büyük ve yaklaşmakta olan bir depremin de habercisi. İstanbul, ülkemizin ekonomik, kültürel, finansal merkezi. Büyük İstanbul depremi önümüzdeki en büyük risk bu şehir için. 7 ve üzerinde bir deprem olma ihtimali yüzde 65.
Eğer uçağa binere biri bize yaklaşsa ve dese ki, “Adana uçağının düşme ihtimali yüzde 1” Sizce biner miyiz o uçağa? Yüzde 1 çok büyük bir ihtimal. Çünkü 2 milyonda 1’dir normalde. İstanbul’da 7 şiddetinde bir deprem yüzde 65. İstanbul, patlamaya yakın bir nükleer bombanın üzerinde oturuyor. 1990 depreminden sonra bu şehrin depreme karşı güçlendirilmesi için toplanan vergilerin hepsi AKP tarafından çarçur edildi. Deprem sonrasında insanların kaçacakları alanlar AVM’ler peşkeş çekildi.
Artık İstanbul, birbirinden çok farklı olmayan iki zihniyet arasında sıkışmaya mahkum değil. Bu iki zihniyette İstanbul’da şimdiye kadar onlarca yıldan beri aynı müteahhitlerle çalıştılar. Bu iki zihniyette İstanbulluların değil müteahhitlerin çıkarlarını savundular. Bu iki zihniyet de İstanbul’u aynı çıkar gruplarına peşkeş çektiler, İstanbul’un kaynaklarını sömürdüler. İstanbulluları deprem karşısında savunmasız bıraktılarŞimdi gerçek farkı yaratmak için Türkiye’de ve İstanbul’da Zafer zamanı diyoruz.
AKP adayı Murat Kurum, “Kentsel dönüşüm” diyor. Hangi kentsel dönüşüm? Şu rezerv alan yasası dediğiniz Türklerin elinde kalan son pahalı, kıymetli arazileri ele geçirmek için yasa ile yapacağınız kentsel dönüşüm mü? Son 5 seneyi nöbetçi cumhurbaşkanı adayı olarak geçiren Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin sorunlarını çözmek CHP’ye eş genel başkanlık yamaktan İstanbul’un hiçbir sorunu ile ilgilenemedi. İlgilenmeye de niyetinin olmadığını görüyoruz.
Biz böyle bir ortamda İstanbul’da Zafer’e Başbuğ Türkeş’in son Ülkü Ocakları Genel Başkanı Azmi Karamahmutoğlu ile birlikte yürüyoruz. İstanbul’da ne imamın zamanı ne kurumun zamanı, İstanbul’da artık Azmin zamanı. İmamoğlu, son 5 seneyi deprem konusunda da boşa geçirdi.
Murat Kurum adaylığını açıklar açıklamaz Fatih Sultan Mehmet’in türbesine gidiyor, “Fatih’in mirasına sahip çıkacağız” diyor. Trajikomik bir şey, Fatih’te Türk nüfusu azalıyor arkadaşlar. Geçen seçimlerdeki seçmen sayısı ile bu seçimdeki seçmen sayısı arasında Fatih’te Fatih’in gerçek mirası olan semtte Türk nüfusu azalıyor. Siz, Fatih’in mirasına sahip çıkmak değil Fatih’in laneti ile karşı karşıyasınız. Çünkü İstanbul topraklarını Amerikan dolarlarına satıyorsunuz.