Orta Asya, insanlık tarihinin en kadim medeniyetlerinden bazılarına ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Ancak bu kadim bölgenin ismi, tarih boyunca emperyalist güçlerin siyasi hedefleri doğrultusunda yeniden şekillendirilmiştir. Türkistan olarak bilinen ve büyük bir kültürel ve etnik mirasa sahip olan bu bölge, 19. yüzyıldan itibaren “Orta Asya” olarak adlandırılmaya başlandı. Bu isim değişikliği sadece bir coğrafi tanımlama mıydı, yoksa daha derin politik ve ideolojik amaçlar mı taşıyordu?
Türkistan, tarih boyunca Türk kavimlerinin ana yurdu olarak kabul edilen geniş bir coğrafyayı ifade eder. Bu bölge, Hazar Denizi'nden Çin’e kadar uzanan ve birçok Türk devletine ev sahipliği yapmış olan, ticaret yollarının kesiştiği bir merkezdi. İpek Yolu'nun kalbi olan Türkistan, Türk kavimlerinin dili, kültürü ve kimliği ile yoğrulmuştu. Ancak 19. yüzyılda Rus ve Çin emperyalizminin bölgedeki etkisinin artmasıyla birlikte Türkistan adı yavaş yavaş unutturulmaya başlandı. Bu yeni isimlendirme, bölgedeki Türk kimliğinin silinmesi için bir araç olarak kullanıldı.
ORTA ASYA TERİMİNİN İLK KULLANIMI VE ARKASINDAKİ GÜÇLER
“Orta Asya” terimi, ilk kez 19. yüzyılda Avrupalı coğrafyacılar tarafından kullanılmaya başlandı. Bu terimin arkasındaki güçler, esasen Avrupa'nın büyük devletleriydi. Rus İmparatorluğu, özellikle Türkistan üzerinde etkisini artırdıkça, bölgeyi daha tarafsız ve etnik kimlikten bağımsız bir şekilde tanımlamak amacıyla bu yeni terimi benimsedi. Alman coğrafyacı Alexander von Humboldt, bölgeyi tarif ederken "Orta Asya" terimini kullanan ilk isimlerden biriydi. Humboldt'un bu terimi kullanmasının ardında yatan ana sebep, bölgeyi Avrupalı gözlemcilere daha "nötr" ve “anlaşılır” bir şekilde sunmaktı. Türk kimliğinin ön plana çıkarılması ise Batılı emperyalist güçlerin bölge üzerindeki çıkarlarına uygun değildi. Humboldt’un ardından, birçok Batılı tarihçi ve gezgin bu tanımlamayı kullanarak Türkistan'ın adını yavaş yavaş silmeye başladılar.
EMPERYALİZM VE BÖLGENİN YENİDEN ADLANDIRILMASI
19. yüzyılın sonlarına doğru Rus İmparatorluğu, Orta Asya üzerindeki etkisini büyük ölçüde artırdı. Bu dönem, "Büyük Oyun" olarak bilinen İngiltere ile Rusya arasındaki nüfuz mücadelesine sahne oluyordu. Bu bağlamda, Rusya, bölgeyi daha iyi kontrol edebilmek ve Türk halklarının birliğini zayıflatmak için bölgeyi "Orta Asya" olarak tanımlamaya başladı. Bu hamle, sadece bir coğrafi adlandırmadan ibaret değildi; Türklerin tarihsel ve kültürel bağlarını koparma, onları etnik ve milli kimliklerinden uzaklaştırma çabasının bir parçasıydı.
Rusya’nın bölgedeki hâkimiyetini perçinlemesinden sonra, bölgeye Türkistan yerine Orta Asya demek bir nevi resmi politika hâline geldi. Sovyetler Birliği döneminde ise bu politika daha da ileri taşındı. Sovyetler, "Türkistan" adını kullanmak yerine bölgeyi "Orta Asya" olarak tanımladılar. Bu, bölgedeki Türk unsurlarını etnik olarak parçalama ve kimliksizleştirme stratejisinin bir uzantısıydı.
Sovyetler Birliği’nin bu yaklaşımını inceleyen tarihçi Edward Allworth, Sovyetlerin Orta Asya’ya dair politikalarının arkasında yatan temel amacın, bölgedeki Türk halklarını birleştirebilecek herhangi bir etnik ya da kültürel bağı ortadan kaldırmak olduğunu belirtir. Allworth, Sovyetlerin, Türkistan’ı bir bölge olarak görmenin bile ideolojik bir tehdit olarak algılandığını ve bu yüzden "Orta Asya" teriminin özellikle tercih edildiğini vurgular.
ÇİN VE TÜRKİSTAN
Türkistan coğrafyasının bir diğer büyük bölümüne ev sahipliği yapan Çin, özellikle Doğu Türkistan bölgesinde benzer bir politika izlemiştir. Çin, Türkistan ismini kullanmamayı tercih ederek, bölgeyi "Xinjiang" yani "Yeni Topraklar" olarak adlandırmıştır. Bu adlandırma, Çin’in bölgedeki Türk kimliğini zayıflatma ve Han Çinlisi kültürünü hâkim kılma politikasının bir parçasıdır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu Mao Zedong, Türkistan isminin bölgedeki ayrılıkçı duyguları körükleyebileceği ve bu yüzden Çin otoritesine karşı bir tehdit oluşturabileceği kanaatindeydi.
Çinli akademisyen Wang Yizhou, Çin’in Xinjiang politikasını ele alırken, bu bölgede etnik farklılıkların vurgulanmasının Çin'in ulusal birliği açısından bir tehdit olarak görüldüğünü söyler. Wang’a göre, bölgenin "Türkistan" olarak anılması, Çin'in bölgeyi daha zor yönetmesine neden olabilir ve bu yüzden tarih boyunca Türkistan ismi yerine farklı adlandırmalar benimsenmiştir.
Rus tarihçi ve Orta Asya uzmanı Alexandre Bennigsen, Sovyetlerin Türkistan üzerindeki politikalarını detaylı bir şekilde incelemiştir. Bennigsen, Sovyetlerin Orta Asya'daki Türk halklarını kültürel olarak birbirinden izole ederek, bir nevi “kimliksizleştirme” politikası izlediklerini belirtir. Bennigsen’e göre, bu politika, Türk kimliğini zayıflatarak bölgede Sovyet otoritesini daha da güçlendirmeyi amaçlamıştır. Türkistan isminin yerine Orta Asya teriminin kullanılması, bu stratejinin önemli bir parçasıydı.
Bir diğer bilim insanı, tarihçi Justin McCarthy ise Türkistan'ın coğrafi ve kültürel bir birlik ifade ettiğini, Orta Asya teriminin ise bu birliği bilinçli olarak parçalama amacı taşıdığını savunur. McCarthy, "Orta Asya" teriminin emperyalist bir yaratım olduğunu ve bu terimin Batılı güçlerin bölgeyi sömürgeleştirme süreçlerinde önemli bir rol oynadığını dile getirir.
Sovyet liderlerinden Joseph Stalin ise Orta Asya'nın yeniden yapılandırılmasında önemli bir figürdü. Stalin, bölgedeki Türk halklarını bir arada tutabilecek herhangi bir kültürel ya da milli bağı ortadan kaldırmak için çeşitli politikalar geliştirdi. Türkistan isminin Sovyetler Birliği’nde yasaklanması da bu politikaların bir uzantısıydı. Stalin’in amacı, bölgedeki etnik grupları birbirinden ayırarak, Sovyet otoritesine karşı herhangi bir toplu direnişi engellemekti.
Çin liderlerinden Deng Xiaoping ise Çin'in modernleşme sürecinde Xinjiang bölgesine yönelik politikalarda kritik bir rol oynadı. Deng, bölgedeki Türk unsurlarının Çin'in milli birliğini tehdit edebileceği korkusuyla, bölgeyi sıkı bir kontrol altına aldı ve bölgedeki Türk kimliğini silmeye yönelik politikaları sürdürdü. Bu bağlamda, Çin’in Doğu Türkistan’a dair politikalarında, tıpkı Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi bir kimliksizleştirme stratejisi izlendi.
TÜRKİSTAN’IN SİLİKLEŞEN KİMLİĞİ
Orta Asya terimi, ilk bakışta sadece coğrafi bir tanımlama gibi görünse de, arkasında derin bir politik motivasyon barındırır. Bu terim, bölgedeki Türk halklarının tarihsel ve kültürel birliğini bozmak amacıyla ortaya atılmıştır. Türkistan adı, yüzyıllar boyunca Türklerin ana vatanını temsil ederken, emperyalist güçlerin bölgedeki etkisiyle birlikte tarihin tozlu raflarına kaldırılmıştır. Sovyetler Birliği ve Çin Cumhuriyeti’nin bu bölgeye "Türkistan" demekten kaçınmaları, Türk kimliğinin zayıflatılması ve bölge halklarının birbirinden koparılması için atılan stratejik bir adımdı.
Bugün, "Orta Asya" denildiğinde belki de birçok kişi bunun sadece bir coğrafi terim olduğunu düşünür. Ancak bu adlandırmanın ardındaki tarihsel gerçek, Türkistan’ın unutulmaya yüz tutmuş kimliğidir.
Haber: Simgenur Gök / Haber Merkezi