Pankreas kanseri vakalarının büyük bir çoğunluğunun erken dönemde hiçbir belirgin semptom göstermemesi, küresel onkoloji camiasını endişeye sevk etti.
Uzmanlar, hastalığın bu sinsi ilerleyişi nedeniyle tanı konulduğu anda genellikle ileri evreye ulaşmış olmasının, hayatta kalma oranlarını dramatik şekilde düşürdüğünü vurguladı.
Son dönemde yayımlanan bilimsel araştırmalar, pankreas kanserini bu kadar ölümcül kılan mekanizmalara ışık tuttu.
Kanser Merkezi’nden Dr. Charles L. Wolfgang, tümörün pankreasın derinliklerinde yerleşmesi ve çevre sinirlere hızla yayılması gibi faktörlerin, erken belirti vermemesinin temel nedenlerinden olduğunu belirtti.
Dr. Wolfgang, "Tümör, kritik bir boyuta ulaşana veya safra kanalını tıkamadan sarılığa yol açmayana kadar 'görünmez' kalabiliyor" ifadelerini kullandı.
Ayrıca, Nature Genetics dergisinde yer alan bir çalışma, pankreas kanserinin genetik kararsızlık seviyesinin yüksek olduğunu ortaya koydu. Bu hızlı ve kontrolsüz mutasyonlar, hastalığın tedaviye direnç geliştirmesini hızlandırdığını gösterdi.
Johns Hopkins Medicine Kanser Merkezi Direktörü Dr. Anirban Maitra, erken teşhisi sağlayacak etkili bir tarama testinin eksikliğinin, hastalığın yönetimindeki en büyük zorluk olduğunu ifade etti.
Dr. Maitra, yüksek risk altındaki bireyler (kronik pankreatit öyküsü olanlar veya ailesinde pankreas kanseri bulunanlar) için dahi standart bir tarama protokolünün bulunmayışının, tanı sürecini geciktirdiğini dile getirdi.
Birleşik Krallık’taki Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Dr. Elizabeth J. Evans ise, sıvı biyopsi gibi non-invaziv yöntemlerin geliştirilmesinin kritik önem taşıdığını vurguladı.
Prof. Evans, "Kandaki dolaşan tümör DNA'larını (ctDNA) saptayarak, asemptomatik (belirtisiz) hastalarda bile kanserin varlığını erkenden belirleme potansiyelimiz var. Bu teknolojinin klinik kullanıma sunulması, bir devrim niteliği taşıyacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
Küresel çapta araştırmacılar, hastalığın belirti vermeden ilerlemesini engellemek ve tedaviye daha erken aşamalarda başlayabilmek adına yüksek risk gruplarına yönelik genetik testler ve yeni biyobelirteçler üzerindeki çalışmalarını hız kesmeden sürdürdüklerini kaydetti.
Haber: Alper Talha Şimşek / Haber Merkezi