Tarih: 04.01.2024 14:16

ZORLU, ''5 Ocaktan İtibaren Sahadayız''

Facebook Twitter Linked-in

İYİ Parti’de yerel seçim hazırlıkları hızlandı

İYİ Parti Sözcüsü ve Medya İlişkileri Başkanı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, 5 Ocak’tan itibaren partisinin milletvekillerinin, genel başkan yardımcılarının ve genel idare kurulu üyelerinin sahaya ineceğini söyledi. Zorlu, “Bize yönelik saldırılar karşısında, 81 il ve ilçelerinde aday çıkarma kararımızın nasıl haklı olduğunu milletimize anlatmaya sürdüreceğiz.” dedi.

İYİ Parti Sözcüsü ve Medya İlişkileri Başkanı Prof. Dr. Kürşad Zorlu, Başkanlık Divanı toplantısı ardından genel merkez binasında kameraların karşısına geçti.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun TÜFE rakamlarını açıkladığını hatırlatan Zorlu, “2023 yıllık tüketici enflasyonunu öğrenmiş olduk. TÜİK, ‘2023’te ortalama fiyatlar 2022’ye kıyasla yüzde 64,8 arttı’ dedi. Diğer fiyat endeksleri ne dedi? İTO yüzde 74,9; ENAG yüzde 127,2 arttı dedi. TÜİK’e olan güven pek kolay toplanacak gibi değil ama hepimizi ilgilendiren, gelirimizi belirleyen ne yazık ki, TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon. TÜİK’in enflasyonu düşük açıkladığına dair kaygılarımız azalmış olmasa da açıklanan haliyle bile enflasyon oldukça yüksek.” dedi.

1999’dan sonra ilk defa yıllık enflasyonun, iki yıl üst üste yüzde 60’ın üzerinde açıklandığını aktaran Zorlu, “Mesela AK Parti göreve geldiğinde yıllık enflasyon yüzde 29,8’di. Ama geçen sene yüzde 64,3 ile biten enflasyonu bu sene yüzde 64,8’e çıkarmanın başarısını bir şekilde anlatacaklarını da şüphesiz hep beraber izleyeceğiz. Mesela 143 harcama grubunun 20’sinde 2023 yıllık enflasyonu, yüzde 100’ün üzerinde. Bu 20 ürün grubunun içinde kırmızı et var, ulaştırma var, kira var, hastane hizmetleri var.” şeklinde konuştu.

“TÜİK’in marketine bizlerin erişimi kalmadı”

Fiyat artışının kuzu etinde yüzde 150, dana etinde yüzde 134 olarak gerçekleştiğine işaret eden Zorlu, “Belki de iktidar mensupları, bir tüketici olarak kırmızı et yemesek de olur, tavuk yeriz diyordur. Ama orada da enflasyon yüzde 83,6. Belki de fazla et zararlı haberini yapmıştır malum kanallar. Zaten sebze yemek daha sağlıklı diye düşünüyor olabilirler. Böyle düşünmenizin de hane bütçenize bir faydası yok, çünkü sebzede de enflasyon yüzde 84. Bir de eğer ev ekonomisi yapma telaşındaysanız, bunların TÜİK verileri olduğunu unutmamanız lazım. Artık hepimiz biliyoruz ki, TÜİK’in marketine bizlerin erişimi yok. Orada bir market var uzakta, gitmesek de görmesek de o market bizim marketimizdir durumu var adeta.” ifadelerini kullandı.

Fiyatı az artan ürünler arasında, yani enflasyonu aşağı çeken harcama gruplarında giyim grubunun dikkat çektiğini dile getiren Zorlu, “Ancak bir bakıyorsunuz gene TÜİK mucizesi var ortada. TÜİK diyor ki, giyim fiyatları yıllık yüzde 40,7 arttı; İTO diyor ki yüzde 111,7. Hatta İTO’ya göre fiyatların en çok arttığı alan giyim grubu. Ya TÜİK Market’te “patron çıldırdı” pankartları asıldı ya da İstanbul’daki vatandaş işini bilmiyor. Neden işini bilmiyor? Çünkü TÜİK’e göre, Türkiye’nin bir yerlerinde giysi fiyatları hiç artmıyor ama İstanbul’daki tüketici fiyatı 2 katının üzerine çıksa da giysiyi İstanbul’dan almaya devam ediyor.” değerlendirmesini yaptı.

Zorlu, şöyle devam etti:

“Peki, enflasyon dedikleri, hedefledikleri gibi bu sene sonunda yüzde 36’ya düşecek mi? Daha yeni yıla girer girmez dolar kuru 40 kuruş yükseldi. Vergilere yüzde 58 zam geldi. Akaryakıta KDV dahil ÖTV güncellemesi geldi ve benzin 2,31 TL, motorin 2,17 TL artıyor. Daha yeni yıla girmeden marketlerdeki etiketler değişmeye başladı. Kur artışı, akaryakıt artışı gibi gelişmeler dolaylı yoldan tüm ürün fiyatlarına sirayet edecek. Bu vatandaşımız için ağır bir yük.

Hal böyleyken enflasyonun Merkez Bankası’nın da dediği gibi yıl içinde yüzde 70’in üzerine çıkacağı kesin de, yılı yüzde 36’yla bitiremeyeceği de en az o kadar kesin. Neyin sebep neyin netice olduğu tartışmalarıyla bugüne gelen ekonomimizin mevcut durumu ise şu şekil de özetlenebilir: Sebep de enflasyon, netice de enflasyon. TCMB metinlerinde enflasyondaki katılıktan falan bahsediyorlar ama ülkede asıl katılaşanın mutsuzluk olduğunun, hüzün olduğunun farkında değiller ya da farkına varmak istemiyorlar.”

“Dış ticaret tarafında da işler yolunda gitmiyor”

“Eğer sayıları istediğiniz gibi eğip bükme, istediğiniz hikâyeyi anlatma lüksüne sahipseniz, ülke yönetmek inanın çok kolay. Enflasyon mu yüksek ya da yükseliyor? TÜİK işini bilir. O durumdayız” diyen Zorlu, “Dış ticaret tarafında da işler yolunda gitmiyor, ithalat çok mu hızlı artıyor? Buna kimsenin bakma niyetinde olmadığı görülmekte. ‘İthalatın ne önemi var’ diyebilirsiniz. Ama dış ticaret aşığımız açısından en önemli boyutlardan birisi burası. Ticaret Bakanı sadece ihracatı öne çıkarsın ama gerçek değişmiyor. Neden bu örneği verdim? Çünkü dün Cumhurbaşkanı’nın da katılımıyla 2023 dış ticaret verileri açıklandı. Evet ihracatımız arttı. Ancak dünyada ithalat rekorları kırdığımız için kimse ithalatı boyutunu konuşmak istemiyor. Mesela, Dünya Ticaret Örgütü yılın ilk 9 ayı için küresel ihracat ve ithalat verilerini açıklıyor, Ticaret Bakanımız ilk 9 aydaki küresel ihracattan aldığımız pay yüzde 1,06’ya çıktı diye seviniyor. Ya ithalat? 2019’dan 2023’e dünyadaki ithalattan aldığı pay en çok artan ülke olmuşuz. Ancak bu veriyi açıklamak, bir sorun olduğunu kabullenmek demek olduğundan masallardan dizili bir ekonomi performansı izlemeye devam ediyoruz.” diye belirtti.

“Ne 10 binle ne de 15 binle geçinmek mümkün değil”

Sayılarla oynayınca, refahın da adil şekilde dağıtmanın zorlaştığını savunan Zorlu, “Bunu emekli aylıklarında da görüyoruz ücret düzeylerinde de görüyoruz. Memur emeklilerinin aldığı zam yüzde 49,25 oldu ama SSK ve Bağ-Kur emeklileri yüzde 37,57 zam aldı sadece. Yani emekli işçi ve esnaf yaklaşık 10500 TL aylık alırken, emekli memur yaklaşık 15000 TL alacak. Burada iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Birincisi ne 10 binle ne de 15 binle geçinmek mümkün değil. Bu yüzden en düşük emekli aylığının asgari ücrete çekilmesi ve bunu sağlayacak şekilde emekli zam oranına refah payı ve seyyanen artış eklenmesi gerektiği önerimizi huzurunuzda yeniden dile getirmek istiyorum. Emeklimizin gerçekten kaldırabilecek bir yükü bulunmamakta. Aylardır tüm çağrılarımıza rağmen, en düşük emekli aylığını 7500 TL’de tutmaya devam ettiler. Şimdi de emeklilerimizi açlık sınırının altında bir maaşa kimse hapsetmesin. Bunun kesinlikle karşısındayız. İkincisi ise ücretliler arasındaki farkın açılması. Asgari ücret 17002 TL ama en düşük memur maaşı 32860 TL. Biz her vatandaşa hayatını idame ettirmesini sağlayacak bir gelir sunulmasını savunduk, savunmaya devam edeceğiz. Açılan bu fark bile asgari ücretin yetersizliğinin bir göstergesidir. Kamu ve özel sektör ücretleri arasındaki farkın açılmasının diğer bir sıkıntısı ise yurt dışına çıkmayıp ülkede kalan nitelikli insan kaynağını kamuya yönlendirme potansiyelidir. Biz ülkedeki en nitelikli mühendisleri, yazılımcıları, teknisyenleri özel sektöre yönlendirip katma değer artışını tetikleyecekken, kamuda istihdamı ve haliyle siyasallaşmayı körüklüyoruz. Böyle bir ortamda ne Ar-Ge olur, ne verimlilik artışı. Yani bozdukları ve bozmaya devam ettikleri işgücü piyasası vatandaşı sefalete, ekonomiyi ise vasatın altına sürüklemekten başka bir işe yaramıyor ne yazık ki.” değerlendirmesini yaptı.

Riyad’da Süper Kupa krizi

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da oynanması planlanan Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki Süper Kupa Finali'nin yaşanan kriz üzerine ertelenmesine değinen Zorlu, “Olayın öznesi futbol gibi gözükse de aslında sporun siyasetin öznesi haline getirildiği bir yanlış sürecin sonucunu yaşadık. Maalesef siyasetin, pek çok alanda olduğu gibi sporun da içine girmesi sebebiyle yaşanan bu hatalı süreçler Türkiye’ye bedel ödetmeye devam ediyor. Bedeli de zaten birbirine kutuplaştırılan vatandaşlarımız oluyor.” dedi.

“Riyad’daki meselenin özü, Türkiye Futbol Federasyonu’nun farklı kesimlerin tüm uyarılarına rağmen Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa finalini Suudi Arabistan’da oynatma kararı almasıdır.” diyen Zorlu, “Bu kararda ısrarcı olununca Riyad’ta, “Milli Marşımıza ve Atatürk’ümüze” karşı onur kırıcı, küçük düşürücü muameleyle karşı karşıya kaldık. Cumhuriyetin 100. yılı kutlamaları kapsamında alındığı belirtilen bu karara olumlu ve olumsuz yanları hesap edilmeden varıldığı açıktır. Söyler misiniz eski adı Cumhurbaşkanlığı Kupası olan böyle bir müsabakanın Cumhuriyetin 100. yılında orada ne işi vardı? Üç beş milyon dolar için böyle bir tabloya sebep olmaya değer miydi? Bilindiği üzere son olayda, Suudi Arabistan yönetiminin Galatasaray ile Fenerbahçe’ye Atatürk pankartı ve tişörtü giyilmesine izin vermediği için maça çıkmama kararı alındı.” şeklinde konuştu.

Hatasını kabul etmek istemeyen siyasi iktidarın bunu hemen “sabotaj” kavramıyla ilişkilendirdiğini öne süren Zorlu, “Öyleyse sözü fazla uzatmaya gerek yok. Kararı alan Futbol Federasyonu, karara ortak olan iki güzide futbol kulübümüz. O halde sabotajı yapan kim? Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk baskılı forma giymek isteyenler mi? Ne mutlu Türk diyene pankartıyla maça çıkmak isteyenler mi? Milyonlarca taraftar mı? Yoksa İstanbul Hükümeti İtilaf Devletleriyle gizli anlaşmalar yaparken cepheye silah gönderen futbol kulüplerimiz mi? Ya da başlı başına bu yanlış karara öncülük eden Türkiye Futbol Federasyonu mu? Bize göre Futbol Federasyonu Başkanı’nın bir dakika bile o görevde durmaması gerekiyor. Acaba affını istemesi için daha ne gibi bir skandal yaşanması gerekiyor bu ülkede? Bu vesileyle her iki kulübümüzü de gösterdikleri bu dik duruş sebebiyle tebrik ediyoruz.” ifadesini kullandı.

Filistin’e Destek Yürüyüşü

İstanbul’da düzenlenen Filistin’e Destek Yürüyüşü’ne değinen Zorlu, “Filistin’de çoğu kadın ve çocuk tüm dünyanın gözü önünde terörist Netanyahu hükümeti tarafından katledilmeye devam ediyor. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar bu duruma gereken tepkiyi göstermediler. Geçen gün Dışişleri Komisyonu’nda, Birleşmiş Milletler’in Eşgüdüm Koordinasyon Ofisi’nin açılması gündeme gelmişti. Ben İYİ Parti’yi temsilen bunu geri çekmemiz gerektiğini söyledim. Çünkü Birleşmiş Milletlere istediğimiz kararları aldıramıyoruz, tepkimizi en azından bu şekilde gösterebiliriz diye, orada da ortaya koyduk. Biz İYİ Parti olarak her mecrada bu konunun takipçisiyiz. Bu katliamın sonuna kadar karşısındayız. Bu insanlık dramına sessiz kalmak en basit tabirle vicdansızlıktır. Mazlum Filistinlilerin yanında olmak, seslerini duyurmaya vesile olmak elbette Türkiye Cumhuriyeti’nden beklenendir.” dedi.

On binlerce insanın, Gazze’de yaşanan İsrail vahşetine tepki göstermek için Galata Köprüsü’nde toplandığını, tepki yürüyüşünde “Şehitlerimize rahmet, Filistin’e destek, İsrail’e lanet.” şeklinde kapsayıcı bir slogan olduğunu hatırlatan Zorlu, “Ancak böylesine hassas ve milletimizin de üzerinde fikir birliği yaptığı bir konuda yapılan etkinlikte milli birliğimiz ve Cumhuriyetimiz açısından kabul edemeyeceğimiz görüntüler de ortaya çıktı.” diye konuştu.

Zorlu, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği sabotaj sözü… İşte, böyle kapsayıcı bir sloganla çıkılan yürüyüşü sabote eden gruplar için rahatlıkla kullanılabilir. Türk milleti feraset ve sağduyu sahibidir ve bu aynı zamanda o etkinliğe katılan iyiniyetli vatandaşlarımızın iradesine de saygısızlıktır.” şeklinde konuştu.

Vatandaşları birleştiren toplum vicdanının, bu görüntüler karşısında daha da zedelendiğini ekleyen Zorlu, “Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzenini yıkmaya yönelik fiili birliktelik içerisinde hareket eden gruplar tespit edilmeli; görüntüler etraflıca incelenmeli ve suç unsuruna, şuç şüphesine rastlanması halinde; Cumhuriyet Savcıları gereğini yapmalıdır. Türk milleti Cumhuriyeti kanıyla, kanıyla yazdığı Kurtuluş Savaşı destanıyla, o destanı sağlamlaştıran hukuk ve demokrasi mücadelesiyle kurmuştur. İYİ Parti olarak hatırlatmak isteriz: Filistin’deki mezalimin arkasına sığınarak; adalet ve ekonomideki geri dönülmez hataları örtmek için; yaklaşan seçimler öncesinde milleti kutuplaştırarak kendi seçmenini konsolide etmek için bu şekilde bir tavrın içerisine girmek kabul edilemez bir durumdur. Buna sessiz kalamayız.

Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü hedef alan saldırı ve paylaşımlara göz yumulmasının, bir sonraki başka bir olayda tepkinin ölçüsünü istenmeyen noktalara taşıdığını savunan Zorlu, “Bakın bu yürüyüşün dağılması esnasında bahsettiğimiz görüntülerden de etkilenen üniversite öğrencisi Ege Akersoy bir başka vatandaşımıza fiziksel şiddet göstermiş ve gözaltına alınmasının ardından Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilerek tutuklanmıştır. Fiziksel şiddeti asla savunmamakla birlikte somut olayda Ege Akersoy hakkında tutuklama gibi en ağır koruma tedbirine başvurulmasının hukuka aykırı olduğunu ifade etmek isteriz. Burada eşitlik ve ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği, ortadadır. Oysa yasalar önünde tüm yurttaşlar eşittir.” ifadesini kullandı.

Hukuka aykırı olarak verilen tutuklama kararının neden kaldırılmadığını soran Zorlu, “Vatanperver Türk gençlerinin yeri cezaevleri değil üniversitelerdir, bilim yuvalarıdır. Onlara sahip çıkmalıyız, doğru yöne sevk etmeliyiz. En başta Türk yargısının, bu adalet sistemini hukuka uygun şekilde yürütme sorumluluğu vardır. Bunu yaptığımız sürece milli birliğimizi sarsmaya yönelik bir provokasyon olacaksa o zaman millete bir tavır gösterir hale geliriz. İYİ Parti; Cumhuriyet ve Atatürk’e kasteden her türlü fikir ve eylemin karşısında duracak; Türk devletinin varlığını, toprağını, bayrağını Türk olmanın verdiği cesaret; ecdadından aldığı güç ve vazife şuuruyla savunacak; Ata’sının huzuruna ihanetin karasıyla değil alnının akıyla çıkacaktır.” diye ekledi.

İYİ Partili gençlerin gözaltına alınması

İYİ Parti İstanbul İl Gençlik Kolları’ndan, aralarında milletvekilli Rıdvan Uz’un ve Genel Başkan Yardımcısı Tolga Akalın’ın oğullarının da bulunduğu üç kişinin Beşiktaş’ta bildiri dağıttıkları için dün gece gözaltına alındığını aktaran Zorlu, “İl Gençlik Kolları üyelerimizin bizzat Anayasa ile güvence altına alınan haklarını kullanmaları engellenmiş, gözaltı kararı ile ifadelerine başvurulmuş durumda” dedi.

Partili gençlerin, Cumhur İttifakı’nın sığınmacı politikasını eleştiren broşür dağıttıkları için belki de “halkı kin ve nefrete tahrik etme” suçlamasıyla yargılanacağını belirten Zorlu, “Gelin görün ki, “Filistin hilafet ile kurtulur” pankartıyla yürümek ise düşünce özgürlüğü sayılacak. Biz bu dengesizlikten, bu adaletsizlikten, bu ikircikli tavırdan bahsediyoruz. Bunu yapmaya hakkınız yok. Bu milletin evlatlarını kutuplaştırmaya hakkınız yok. Türk gençleri; milyonlarca sığınmacının kabul edildiği ülkemizde milli devlet anlayışının tehdit altında olmasından, kurucu değer ve ilkelerimizin ihlal edilmesinden, demografik yapının bozulmasının yaratacağı sorunlardan duydukları endişeyi anlatıyorlar, anlatmaya da devem edecekler.” değerlendirmesini yaptı.

Sığınmacılar konusunda paylaşım yaptıkları için tutuklanan Süha Çardaklı ve Serkan Kafkas’ın tahliye edilmelerine de değinen Zorlu, “En başından bu yana avukatlarımız aracılığıyla sürecin takipçisi olduk. Bugün görülen duruşmada da 50’e yakın avukatımızla ve milletvekillerimizle duruşma salonunda hazır bulunduk. Sanılmasın ki bu hukuksuzluklarla istediklerini yapabilecekler. Siyasi iktidar belki günü kurtardığını zannediyor ancak ülkemize her geçen gün daha fazla zarar verecek bu sürecin, bu şekilde gitmesine izin vermeyeceğiz. Tüm bu açılardan 31 Mart’ta gerçekleşecek mahalli idareler seçimi çok önemli bir hale gelmiştir. Bizim de bu kararımız, milletimize üçüncü bir yol açarak, bu iki kesim arasında kutuplaştırılıp, nefes alamaz hale getirilen milletimize yeni yol açma kararımız inanıyoruz ki vücut bulacak. İYİ Parti bu seçimlerden hak ettiği sonuçla ayrılacak” diye ekledi.

“Haksız ithamlarla, iftiralarla karşı karşıya kalıyoruz”

Zorlu, basın toplantısında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Genel Başkan Meral Akşener’in, il ve ilçe başkanlarıyla yaptığı toplantıda kullandığı ileri sürülen ifadeler sorulan Zorlu, “Bu iddialar kesinlikle gerçek dışı. Kesinlikle kabul etmiyoruz. Şunun da altını çizmek istiyorum; İYİ Parti seçimlere tek başına girme kararı aldığından itibaren, medyanın da içerisinde olduğu pek çok kesimden, ağır saldırılar -ki ben operasyon siyaseti ifadesini kullanmıştım. Belli çevrelerden partimizi karıştırmaya yönelik birtakım girişimler olduğunu biliyoruz. İstifaları bir tarafa bırakalım. Arkadaşlarımız aramızdan istifa edip gidebilirler, eleştirilerini ortaya koyabilirler. Burada bir sorun yok. Elbette kimsenin gitmesini istemeyiz. Ama bahsettiğiniz yazı, iddialar; bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Biz şu anda herhangi bir tarafın kazanması ya da kaybetmesi arasındaki ifadelere sıkıştırılmak isteniyoruz. Bunu biliyorum. Bu yolla İYİ Parti seçmeni etkilenmek isteniyor. Bence asıl sorun burada. Oysa biz İYİ Parti olarak Türkiye’nin her mecrasında, tüm adaylarımızla milletimizin karşısına geçip rekabet etmek istiyoruz. Bunu yaptığımız için haksız ithamlarla, iftiralarla karşı karşıya kalıyoruz. Biz inanıyoruz ki, Türk milleti aldığımız kararı görecek ve inşallah yerel seçimlerde de, milletimiz iki yumruk arasına sıkıştırıldığı tablodan onu sıyırmak adına aldığımız bu cesur karar da yanımızda duracaklar. Bir algı operasyonuyla partimize yönelik önümüzde günlerde daha çok şeyler de olabileceğini tahmin ediyoruz. Bunlara hazırlıklıyız. Ülkemizin her mecrasında kendi adaylarımızla seçimlere katılacağız. 2028’de bu iktidardan kurtulmanın yolunu İYİ Parti açacaktır.” dedi.

Akşener – Davutoğlu görüşmesi

Akşener’in, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşme sorulan Zorlu, “Görüşme talebi Sayın Davutoğlu’ndan geldi. Görüşmede yoğunlukla Orta Doğu’daki gelişmeler, özellikle Gazze’deki katliam, bu konuda neler yapılabileceği ve birlikte bir tavrın nasıl geliştirilebileceği üzerinde duruldu. Bunun dışında bir başka başlığın olmadığını ifade etmek istiyorum.” yanıtını verdi.

İYİ Parti’de yerel seçim hazırlıkları

Yerel seçimlere yönelik aday belirleme çalışmaları sorulan Zorlu, “Şu ana kadar 4 büyükşehir, 10 il, 108 ilçe ve 18 beldede adaylarımızı açıkladık. Bu hafta Cuma günü, Genel Başkanımız Bursa’da olacak. Yine önümüzdeki hafta adaylarımızı açıklamaya devam edeceğiz. Çalışmalarımızı büyük bir titizlikle sürdürüyoruz. Özellikle yerelde, kazanacak adaylar üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Başkanlık Divanı toplantısında yerel seçimlere hazırlık için konuşulan konulardan birisi de şuydu; Türkiye’deki 81 ilimizi kategorik olarak, birbirlerine yakınlığı anlamında 10 farklı kategoride topladık. Milletvekillerimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız ve o bölgede bulunan Genel İdare Kurulu Üyelerimizle birlikte 5 Ocak tarihinden itibaren sahalara iniyoruz. Heyetlerimizle birlikte illerimize gideceğiz. Hem teşkilatlarımızla hem de vatandaşlarla bir araya geleceğiz. Bize yönelik saldırılar karşısında kararımızın nasıl haklı olduğunu milletimize anlatmaya sürdüreceğiz.” diye ekledi.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —