ANNE KALBİ (kıssa)
.
Okulunun aşçısı Mehmet’in annesiydi,
Koruyup kollayacak onun tek hamisiydi!
.
Ne yazık ki bu kadın birazcık özürlüydü,
Nasıl olmuş bilen yok kendisi tek gözlüydü!
.
Bu durum Mehmet için utanılacak ardı,
Annesini görünce hemen ordan kaçardı!
.
Bu utançtan da öte ondan nefret ederdi,
Ölsün diye yalvarır hatta gıybet ederdi!
.
Bir gün ilkokuldayken annesi çıka gelir,
Yavaşça yaklaşarak oğluna selam verir!
.
“Bunu nasıl yaparsın? Neden geldin buraya?
Yerin dibine soktun, tuz bastın bak yaraya!
.
Seni böyle görenler dalga geçer dururlar,
Dalgayla yetinmeyip yerden yere vururlar!
.
Madem gelecektin ben gidince gelseydin,
Beni gülünç duruma düşürmeden ölseydin!”
.
Anne cevap vermedi sanki dondu bir anda,
Kabahat onda değil, gelip onu soranda!
.
İlkokulu bitirdi Mehmet gitti şehire,
Annesinin yüreği sanki döndü nehire!
.
Aradan yıllar geçti kendi işini kurdu,
İçi yanan anneyi ne aradı ne sordu!
.
Ev aldı, evlendi ve çocukları da oldu;
Geliri de yerinde hayatından memnundu!
.
Oğlunun hasretine fazla dayanamadı,
Hasret dolu yılları bir türlü sayamadı!
.
Kim bilir ayrılığın bu kaçıncı yılıydı;
Kalbi duracak gibi, günleri sayılıydı!
.
Son bir defa oğlumun yüzünü görsem dedi,
Hasretim sona erse canımı versem dedi!
.
İşte buydu Mehmet’in annesinin ruh hali,
Sormaya hiç gerek yok ortadaydı ahvali!
.
Son bir defa annesi ziyarete gelmişti,
İçindeki hasreti sanki sona ermişti!
.
Onu gören çocuklar önce biraz güldüler,
Sonra korkup kaçarak biraz da üzüldüler!
.
“Benim çocuklarımı sen nasıl korkutursun,
Hemen terk et burayı oğlun senden kurtulsun!”
.
Mehmet böyle kovunca annesi sessiz kaldı,
Belki gerek duymadı belki çaresiz kaldı!
.
“Kusuruma bakmayın yanlış geldim galiba,
Kafanıza takmayın, çoktan öldüm galiba!”
.
Mehmet’in annesinin son sözleri bu oldu,
Arkasına bakmadan o gözlerden kayboldu!
.
Bitirdiği okuldan bir gün bir mektup aldı,
Belirtilen tarihte tüm mezunlar toplandı!
.
Toplantının sonunda tuhaf ki merak etti,
Bir zaman büyüdüğü eski evine gitti!
.
Komşular annesinin öldüğün söylediler,
Emanet bıraktığı mektubunu verdiler!
.
“Ey sevgili oğlum ben seni düşünüyorum,
Hep senin sağlığını, huzurun düşlüyorum!
.
Ziyaretine gelip çocukları korkuttum,
Belki üzdüm sizleri yürekleri burkuttum!
.
Bunun için üzgünüm önceden bilemedim,
Kalbimde yaşayanı beynimden silemedim!
.
Mezuniyet gününde gelsin diye evmiştim,
Belki görürüm diye ne de çok sevinmiştim!
.
Yataktan kalkar mıyım artık bilemiyorum,
Karalar bağlar mıyım artık gülemiyorum!
.
Sen büyürken sürekli utanç kaynağı oldum,
Nefret etmiş olsan da ben sevginle doğruldum.
.
Sen daha çok küçükken bir kaza geçirmiştin,
Geçirdiğin kazada gözünü kaybetmiştin!
.
Buna dayanamazdım bu dert benim de derdim,
Bu yüzden de ben sana kendi gözümü verdim!
.
Sen gördükçe ben gördüm mutluluğu, gururu;
Sanki ben yaşıyorum, yaşattığım o/nuru!”
.
Pir-î Fânî der ki bak; yanarsa anan yanar,
Kül olduğu muhakkak, gerisi yalan yanar!
.
MEHMET ŞAHAN (PİR-Î FÂNÎ)
19.09.2023 – KİLİS

