“Aynaya Bakmanın Vakti Geldi Ama O Ayna Kimin Elinde?”
Aksaray’da son haftalarda art arda yapılan STK ve siyasi parti ziyaretleri, şehir merkezli imaj tartışmasının yeniden alevlenmesine neden oldu. Bir yazarın “basına çağrı” diyerek kaleme aldığı metin ise hedefi geniş tutarak tüm basın camiasını töhmet altında bırakan bir dile dönüştü. Ancak dikkatle incelendiğinde bu metnin taşıdığı mesajdan çok, sakladığı niyet konuşulmayı hak ediyor.
Çünkü basına “aynaya bakın” çağrısı yapanlar, aslında yıllardır o aynayı tekelleştiren ve kimin kendine bakıp bakamayacağına karar veren aynı çevrelerdir.
İMAJ KİRLİLİĞİ: SORUN BASIN MI, YOKSA SİYASİ VE İDARİ YÖNETİM Mİ?
Yazarın metninde en çok vurgulanan konu, Aksaray’ın imajının basın tarafından kötü gösterildiği iddiası. Oysa kamu düzeninin, toplumsal huzurun ve şehir algısının bozulması yalnızca haber yapılmasıyla ortaya çıkmaz. Bu, yönetim becerisinin, denetimin, kamu otoritesinin ve liyakat mekanizmasının doğrudan yansımasıdır.
Basın yalnızca olanı gösterir.
Eğer sürekli kaza, kavga, kaçak yapı, alkol olayları, düzensizlik, gerginlik, hakaret, kamu kurumlarında kriz haberleri çıkıyorsa bunun sebebi haberciler değil; bu olayların gerçekten yaşanmasıdır.
Bir şehirde bir günde 10 olay oluyorsa, “basın bunları görmesin, imaj bozuluyor” demek çözüm değildir. Asıl soru şudur:
Bu olaylar neden oluyor ve neden önlenemiyor?
“BASIN AYNAYA BAKSIN” DİYENLERİN AYNADAN KAÇTIĞI GERÇEKLER
Yazıda basına dönük şu eleştirilere yer veriliyor:
“Kendi asayiş ekiplerini kurdular”
“Reyting için haber yapıyorlar”
“Sokaktaki sarhoşun sözlerini büyütüyorlar”
Bu iddiaların satır aralarında ise şu gerçekler gizli:
1. Birden fazla cemiyetin olması rahatsızlık yaratıyor
Yazarın asıl eleştirisi, basın cemiyetlerinin güçlenmesi, çeşitlenmesi ve tek merkezden kontrol edilemez hale gelmesi. Çünkü yıllardır Aksaray’da belirli kesimler, “bizim cemiyet”, “bizim gazeteci”, “bizim yazar” çizgisinin dışına çıkan tüm habercilere mesafe koyma alışkanlığı geliştirdi.
Bugün serzenişte bulunanların asıl problemi basının dağılması değil;
basının hizaya girmemesidir.
2. Basına farklı muamele yapılması eleştiriliyor, ama bunu yapan kim?
“İnternet haberciliğine başka, yazılı basına başka davranılıyor” tespiti doğru.
Ancak bu ayrıştırmayı yapanlar kim?
Basın toplantısına kim çağrılıyor?
Fotoğraf karesine kim alınıyor?
Resmi davetlerde kim dışarıda tutuluyor?
Kurum kapılarında kim muhatap bulamıyor?
İlan pastası kimlere paylaştırılıyor?
Bütün bunları yapan basın değil;
kamu yöneticileri ve siyasetin içindeki belirli odaklardır.
Bugün bu haksızlıkların üzerine giden basına “siz bölünüyorsunuz” demek, kendi yaptıklarını gizlemeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
İMAJI BOZAN HABERCİLİK DEĞİL, CEZASIZLIK
Yazıda, “Aksaray’ın yöneticilerine sabahtan akşama saldıranlar yaptırımsız kalınca herkes cesaretlendi” deniyor.
Bu ifade aslında sorunun kaynağını açıkça ortaya koyuyor:
Bir şehirde yapılan yanlışlara kimse cevap vermiyorsa,
yöneticiler sessiz kalıyorsa,
kurumlar iletişim kurmuyorsa,
eleştirilere kulak tıkıyorsa,
o şehirde sorun büyür.
Basın eleştirir, bu doğaldır.
Sıkıntı eleştiride değil; eleştirinin karşılık bulmamasındadır.
ULUSAL BASINDAKİ TABLO NEDEN KARA?
Ulusal basında Aksaray’ın adının sürekli olumsuz haberlerle geçmesinin nedeni yerel basın değil; şehirdeki olayların gerçekten artmasıdır.
Eğitimde yaşanan gerilemeler
Asayiş oranlarının yükselmesi
Kurumsal krizlerin çoğalması
Siyasi partilerdeki çatışmalar
STK’larda süregelen gerginlik
Yönetimsel boşluklar
Kamu kurumlarındaki iletişim kopuklukları
Bütün bunlar ulusal medyanın radarına doğal olarak girer.
Şehir kötü yönetiliyorsa, basın bunu güzelleştiremez.
ASIL PROBLEM: “YANDAŞ – KARŞI” BASIN DİYE AYRIŞTIRAN ZİHNİYET
Metnin en dikkat çeken yanı, basını topyekûn suçlarken kendi konumunu gizlemesi. Oysa Aksaray’ın basın alanındaki en büyük sorunlarından biri, yıllardır belli grupların:
Kendi gazetecisini koruyup kollaması
Kendine yakın olanı ödüllendirmesi
Eleştirenleri dışlaması
Bazı kalemleri yüceltip bazılarını yok sayması
Menfaat ilişkileri kurarak haber akışını şekillendirmesi
Bu düzenin karşısında duran gazetecilere “imajı bozuyorsunuz” demek, gerçeği ters yüz etmektir.
Basını ayrıştıran, küsen, koparan, düşmanlaştıran,
her toplantıda “bizden olan – olmayan” ayrımı yapan kimdir?
Bu sorunun cevabını bilen herkes, metnin ne amaçla yazıldığını da anlar.
BASIN ŞEHRİN YÜZÜDÜR, AMA O YÜZÜ KİRLETENLER BAŞKA
Elbette ki basın kendi içinde oto kontrol mekanizmasını çalıştırmalıdır.
Kalite, etik, sorumluluk, habercilik bilinci her daim korunmalıdır.
Ama unutulmamalıdır:
Basının görevi makyaj yapmak değil, ayna tutmaktır.
Sorun aynada görünen görüntüyse, aynayı suçlamak çözüm değildir.
AYNA DURUYOR, BAKMAK İSTEYEN BAKAR
Basını topyekûn suçlamak, şehrin imajını düzeltmez.
Basını hizaya sokmaya çalışmak, sorunları çözmez.
Basına saldırmak, gerçeklerin üzerini kapatmaz.
Aksaray’ın ihtiyacı olan şey:
Şeffaf yönetim
Adil iletişim
Eşit mesafeli kamu kurumları
Ayrıştırmayan, küstürmeyen yerel aktörler
Liyakatli idare
Gerçek sorunlara gerçek çözümler
Ayna orada duruyor.
Ama önemli olan, o aynaya gerçekten bakma cesareti gösterebilmektir.

