Metin KURT


Baba: Sessiz Bir Dağın Gölgesinde Büyür İnsan

Baba: Sessiz Bir Dağın Gölgesinde Büyür İnsan


“Baba: Sessiz Bir Dağın Gölgesinde Büyür İnsan”

BABA: YEMEYEN, YEDİREN; KONUŞMAYAN, YAŞATAN

“Baba nedir bilir misin oğul?”
Bu soru, aslında hayatın en ağır sorularından biridir. Çünkü cevabı, kelimelerle değil; yıllarla, fedakârlıklarla, suskunluklarla ve çoğu zaman geç fark edilen emeklerle yazılır. Baba, kendini anlatmaz. Baba, anlatılmayı beklemez. O, varlığıyla konuşur; yokluğuyla insanın içini titreten derin bir sessizlik bırakır.

Baba; yemeyip yedirendir. Açlığını belli etmeden sofradan kalkan, “tokum” deyip çocuğunun tabağına bakan gözlerdir. Kışın eski paltosunu giymeye devam edip evladına yeni mont alandır. Yorgunluğunu dile getirmeden sabahın köründe işe giden, akşam eve döndüğünde yüzündeki çizgiler biraz daha derinleşmiş o adamdır.

Baba; sevgisini yüksek sesle söylemeyendir. Sarılmayı bilmez sanılır ama en sağlam omuz, en güvenli liman odur. Soğuk görünür; çünkü sıcaklığını içine saklar. Yanarken bile belli etmez. Evladının canı yanmasın diye kendi susar, kendi dayanır.

BABA, HAYATIN GÖRÜNMEYEN KAHRAMANIDIR

Bugünün dünyasında başarı alkışlarla, sevgi kelimelerle ölçülüyor. Oysa babalık; alkışsız bir kahramanlık, kelimesiz bir sevgi biçimidir. Baba, çoğu zaman evin duvarı gibidir. Kimse duvarla konuşmaz, kimse duvara teşekkür etmez. Ama duvar yıkıldığında, evin ne kadar savunmasız olduğu acı bir şekilde anlaşılır.

Baba, evladının gözünde çoğu zaman “sert”tir. Yasak koyar, sınır çizer, “olmaz” der. Oysa o “olmaz”ların her biri, ileride “iyi ki”ye dönüşsün diyedir. Baba, çocuğunu hayata hazırlayan ilk öğretmendir. Sevmeden değil; severek ama disiplinle öğretir. Çünkü hayat, kimseye torpil geçmez.

NASİHAT ŞUDUR OĞUL: BABANI HAYATTAYKEN ANLA

İnsanın en büyük pişmanlıklarından biri şudur:
Babası hayattayken soramadığı sorular, söyleyemediği sözler, gösteremediği sevgiler…

Oğul, babanı dinle. Çok konuşmaz ama söylediği her söz, yılların süzgecinden geçmiştir. “Bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleleri hafife alma. O cümlelerin içinde yokluk var, mücadele var, sabır var. Bugün kolay sandığın pek çok şey, onun zamanında imkânsızdı.

Baban sana yol gösterirken sesini yükseltebilir. Bu, sevgisizliğinden değil; korkusundandır. Düşmenden, yanılmandan, incinmenden korkar. Ama bunu “korkuyorum” diye ifade edemez. Çünkü ona küçükken, erkeklerin korkularını göstermemesi öğretildi.

BABA ÖLÜNCE KIYMETİ BİLİNEN AMA BİR DAHA GELMEYENDİR

Acı ama gerçektir: Baba, çoğu zaman öldükten sonra anlaşılır. Mezarı başında dökülen gözyaşları, hayattayken söylenmeyen sözlerin geç kalmış tercümesidir. O boş sandalye, o sessiz telefon, o artık sorulamayan sorular insanın içine ağır ağır çöker.

Bir gün anlarsın oğul…
Babanın seni işe bırakırken sustuğunu, aslında gururla baktığını…
Sana kızarken bile geceleri uyuyamadığını…
Kendi hayallerinden vazgeçip seninkileri yaşatmaya çalıştığını…

Ama işte o gün, çoğu zaman çok geçtir.

SON SÖZ VE NASİHAT

Baban hayattaysa; elini tut, halini sor, suskunluğunu anla. Her şeyini anlatmasını bekleme. Çünkü o, konuşarak değil; yaşayarak sevdi. Onun sevgisi yüksek sesli değil, derindir. Gösterişli değil, köklüdür.

Unutma oğul:
Baba, arkanı yasladığın dağdır.
Dağ yıkıldığında, rüzgârın ne kadar sert estiğini anlarsın.

Kıymetini hayattayken bil.
Çünkü baba, bir daha gelmeyendir.