BİZ KİMSEYİ KÜÇÜK GÖRMEDİK, KİMSE DE KENDİNİ BİZDEN BÜYÜK GÖRMESİN
Hayat bir sahne, bizler ise bu sahnede farklı roller üstlenen oyuncularız. Kimi başrolde, kimi yan karakter. Ama işin aslı şu ki, başrolü oynayan da yan karakteri oynayan da aynı sahnede ter döküyor. Birbirimizi küçümsemek de büyütmek de bu sahneyi anlamamakla eşdeğer. İşte size bunu açıklayacak bir hikaye:
Horoz ve Devekuşu
Bir zamanlar, büyük bir çiftlikte horozlar ve devekuşları bir arada yaşardı. Horozlar sabah erkenden öter, tüm çiftliği uyandırır; devekuşları ise koca yumurtalarıyla çiftçinin gözüne girerdi. Bir gün, horozlardan biri kendini biraz fazla önemseyip diğer hayvanları küçümsemeye başladı.
“Ben olmasam çiftlikte sabah olmaz. Herkes uykuda kalır, işler aksar,” diyordu. Devekuşu bu böbürlenmeye pek aldırış etmedi. “Sen çalıp dur, gün doğmasa ne yapacaksın bakalım,” dedi sessizce.
Ama günün birinde horozun sesi çatallaştı. Artık sabahları eskisi gibi gürültü koparamıyordu. Çiftlik ahalisi uyanmakta gecikmeye başladı. Çiftçi de bu durumdan rahatsız olup horozu azarladı. O gün devekuşu horoza yaklaşarak şöyle dedi:
“Bak dostum, senin sesin önemli ama bu çiftlik sadece senin ötüşünle dönmüyor. Benim yumurtalarım, köpeklerin bekçiliği, ineğin sütü olmadan burası ayakta kalamaz. Hepimiz bir bütünün parçasıyız. Sesini kaybettin diye küçülmedin, ama unutma, sen de başkalarını küçümseyerek büyümedin.”
Horoz o günden sonra daha mütevazı oldu. Devekuşu da onun sabahları yeniden ötebilmesi için elinden geleni yaptı. Böylece çiftlikteki ahenk yeniden sağlandı.
Günümüz Dünyasında Küçük Görmek ve Büyüklenmek
Bu hikaye bir çiftlikte geçiyor ama bize her gün karşılaştığımız durumlardan ders veriyor. Bugün toplumda, iş yerlerinde, arkadaş ortamlarında, hatta aile içinde bile insanlar birbirini küçük görerek ya da kendilerini abartarak üstün olmaya çalışıyor. Halbuki kimse ne başkalarından aşağıdadır ne de başkalarından üstün.
Bizi biz yapan, her birimizin bu büyük sahnede oynadığı rollerin toplamıdır. İş yerinde çay yapan kişinin emeği, masanın başındaki yöneticiden az değildir. Çöp toplayan işçinin katkısı, bilim insanının buluşundan aşağı kalmaz. Çünkü biri düzeni sağlarken diğeri geleceği inşa eder.
Kibir ve Tevazu Dengesini Kurmak
Kibir, kişinin kendine kurduğu bir tuzaktır. İnsan, büyüdükçe daha çok şey öğrendiğini düşünür ama gerçekte büyüyen sadece kibri olabilir. Oysa asıl büyüklük, başkalarını anlamakta ve saygı gösterebilmektedir. Tevazu sahibi insanlar büyüklüklerini ispat etmeye ihtiyaç duymazlar çünkü onların büyüklüğü davranışlarında gizlidir.
Bir hikaye daha anlatayım: Bir köyde yaşlı bir derviş varmış. İnsanlar onun bilgeliğini görmek için yanına gelir, derin sohbetlere dalarlarmış. Genç bir adam bir gün dervişin yanına gelip, “Sen bu kadar bilgesin, peki herkesin gözünde bu kadar büyük olmayı nasıl başardın?” diye sormuş. Derviş tebessüm ederek cevap vermiş:
“Ben kimseyi küçük görmedim; bu yüzden kimse kendini benden büyük göremedi.”
Unutmayalım, hayat her zaman döner durur. Bugün üstteyken yarın altta olabiliriz. Önemli olan, hangi konumda olursak olalım insan kalmayı başarabilmek. İnsanları küçümseyerek kendimizi büyük kılamayız. Herkes bir şeylerde iyidir; herkesin katkısı önemlidir.
Bu yüzden hayatın her alanında empati, saygı ve tevazu ile hareket edelim. Ne başkalarını küçük görelim ne de kendimizi dev aynasında görelim. Hepimiz bu hayat sahnesinde birbirimize bağlıyız.
Eğer siz de başkalarını küçümsemeden yaşamayı başarabiliyorsanız, siz gerçekten büyüksünüz demektir. Ama unutmayın: Büyüklük sessizdir, kibir ise bağıra çağıra konuşur.