“Çakalların Saltanatı Kurt Ayağa Kalkınca Biter”
“Çakalların özgürlüğü, kurt yerden kalkana kadardır.”
Ne çok şey anlatıyor, değil mi? Sessizliğin hüküm sürdüğü, asaletin dinlendiği vakitlerde ortaya çıkan ne çok ses var. Oysa bazı sesler, sadece sessizlikten cesaret alır. Ve bazı yüzler, sadece güneş batınca görünür.
Gelin biraz hikâye tadında konuşalım.
Kurt Uyumuyor, Sadece Gözlerini Dinlendiriyordu
Ormanın derinliklerinde uzun süredir sessizlik hâkimdi. Ne uluyan bir kurt vardı ne de yankılanan bir kükreme... Bu sessizliği yanlış anlayanlar oldu elbette. “Artık buranın sahibi yok” dediler. “Kurt öldü” dediler. “Gölgesinden korkanlar hüküm sürebilir artık” dediler.
İlk önce çakallar çıktı ortaya. Önce temkinliydiler. Uzakta uluyan bir kurt sesi duyar gibi olunca hemen kuytulara çekildiler. Ama ses gelmeyince cesaretlendiler. Kendilerini dev aynasında görmeye başladılar. Çürük etten ziyafet kurdular, birbirlerine post biçtiler. Hatta biri diğerine, “Ben artık alfayım” bile dedi.
Ama unuttukları bir şey vardı…
Sessizlik, Her Zaman Boşluk Değildir
Kurt, o kudretli varlık, sessizliği tercih etmişti. Çünkü her lider, bazen geri çekilip olan biteni izlemeyi bilir. Her asalet sahibi bilir ki, kudretini göstermek zorunda olmak bir zayıflıktır. Ama ne zaman ki haddini aşanların sesi çok çıkmaya başlar… İşte o zaman “ayağa kalkma” vakti gelir.
Ve ayağa kalkan kurt, yalnız kalkmaz. Onunla beraber dağ titrer, gökyüzü kararır, ormanın dili değişir. Çakallar korkudan birbirini tanıyamaz olur.
Eksik Olmayın Demiştik, Fazla Olmuşsunuz
İnsan ilişkilerinde de böyledir. Kimilerine “Buyur, soframda yerin var” dersin. Senin cömertliğini nimet sanırlar. “Eksik olma” dersin, minnet duyacaklarına hırs duyarlar. Kendi içlerinde birer çakal doğar; dişlerini bilenmeye başlarlar.
Kimi yanına aldığın, ardına geçip seni koruyacağına, arkandan iş çevirmeye başlar. Başını çevirip baktığında, onu koyduğun yerden beş basamak yukarıda bulursun. Ama unutmasınlar: Gölge, ışığın önünde yürüyemez.
Besledikleriniz Sizi Isırmaya mı Başladı?
Ne acı bir sorudur bu... Kimseye yük olmadan, omuz verdiklerin birer kambur olduysa, artık sırtını doğrultmak zamanıdır. Nankörlüğün dozu arttığında, vefasızlık sıradanlaştığında ve iyiliğin karşılığı kötülükle ödenmeye başlandığında, susmak ihanet olur.
Çünkü bazen bir suskunluk, bin çakalın dansına zemin hazırlar. Ve o zeminde kimse, kimin ne olduğunu ayırt edemez. O yüzden artık ayağa kalkmak gerek. Çünkü:
Asaletin suskunluğu, çakalın zaferi değildir.
Çakallar Ne Kadar Kalabalık Olursa Olsun, Kurt Tek Başına Döner Oyunu
Yalnızken bile sürü kadar güçlü olmak, işte budur kudret. Herkesin sustuğu yerde konuşmak, herkesin döndüğü yerde dimdik durmak… İşte budur mertlik. Kimi çakallar, kendi ısırıklarını zafer sanır. Oysa o ısırıklar, sadece kendilerine mezar kazmaktır.
Son Söz: Kurt Ayağa Kalktı
Bu yazı, bir sitem değil; bir uyarıdır. Çakalların ne kadar çoğaldığı değil, kurdun ne zaman ayağa kalkacağı önemlidir. Ve kurt şimdi kalkıyor. Sürüyü toplamaya, postları ayırmaya, gölgeleri kovalamaya geliyor.
Unutmayın…
“Çakalların özgürlüğü, kurt yerden kalkana kadardır.”
Ve o kalktığında, artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
İroniyle yazılmış, ama içi hakikatle dolu bu yazı; susanlara, sabredenlere ve sabrını artık yutkunamaz hale getirenlere gelsin…
Kalemimin ucu sivri, ama derdi adalet.
Yerini bilenlere selam olsun.
Fazla olanlar düşünsün…