Dünya ve Düşünceler: Goethe’nin Işığında
Ben ölmekten korkmuyorum; aslında ölüm, yaşamın doğal bir parçası olarak kabul edilmelidir. Ancak, istediğim gibi yaşamamaktan korkuyorum. Hayatın sunduğu fırsatları kaçırmak, ruhun derinliklerinde bir boşluk yaratır. Goethe’nin dediği gibi, "İnsan, yalnızca kendisini anlamadığında, yaşamı anlamaktan mahrum kalır." Bu nedenle, insan, yalnızca hayatta kalmakla yetinmemeli; aynı zamanda ruhunun derinliklerinde yankılanan melodiyi duymalıdır.
Gülüp eğlenmeliydim; su gibi akmalıydım
Gülüp eğlenmeliydim; su gibi akmalıydım şu yaşımda. Hayatın neşesini, gençliğin coşkusunu hissetmek, ruhu özgürleştirir. Ancak, zamanla, düşünceler ağırlaşır; gelecek, belirsizlikleriyle birlikte ağır bir yük haline gelir. Oysa ben, ağır ağır düşünüyorum geleceği. Zihnimde dolaşan düşünceler, sanki bir kılıç gibi keskin, geleceğin belirsizlikleriyle beni mahvediyor. Goethe, "Düşünceler, insanın kaderidir" derken, işte bu noktaya işaret eder. Düşüncelerimizin ağırlığı, bizi esir alabilir.
Hayatın sırları
Beni felaketler değil, düşünmek mahvedecek. Hayatın sırlarını, ruhumun derinliklerini ve varoluşumun anlamını sorgulamak, beni yıpratıyor. Geleceğin belirsizliği, insanı en çok korkutan şeylerden biridir. Ancak, bu korkunun ötesinde, hayatta kalmak için kendimize bir yol çizmeliyiz. Hayatın sunduğu her anı, her gülüşü, her gözyaşını kucaklamalıyız. Çünkü her bir an, yaşamakta olduğumuz cehennemi biraz daha hafifletebilir.
Gelen melodiyi dinlemeliyiz
Sonuç olarak, dünya zorlu bir yolculuk sunuyor. Ancak, Goethe’nin derin düşünceleriyle, bu yolculukta yalnız olmadığımızı hatırlamalıyız. Yüksek ruhlar için belki de cehennem olan bu dünya, aynı zamanda keşfedilmeyi bekleyen bir cennet de olabilir. Kendimize izin vermeli, hayatı kucaklamalı ve ruhumuzun derinliklerinden gelen melodiyi dinlemeliyiz. Gülüp eğlenmek, su gibi akmak ve düşüncelerimizi hafifletmek, hayatın sunduğu en büyük hediyelerden biridir.
Editörden
Goethe, "Dünya, hassas kalpler için bir cehennemdir" diyerek, yüksek ruhların içsel çatışmalarını ve varoluşun zorluklarını derin bir şekilde ifade eder. Ölüm korkusunun ötesinde, asıl korkunun istediğimiz gibi yaşamamak olduğunu vurgular. "Gülüp eğlenmeliydim; su gibi akmalıydım" derken, yaşamın neşesini ve gençliğin coşkusunu hatırlatır. Ancak zamanla düşünceler ağırlaşır ve geleceğin belirsizlikleri insanı esir alabilir. Sonuç olarak, bu dünya hem zorluklarla dolu bir yolculuk hem de keşfedilmeyi bekleyen bir cennet sunar. Goethe’nin öğretileri, hayatın her anını kucaklamanın önemini ortaya koyar.
MURAT MUSTAFA CİRİTÇİ