HELAL, HARAM OLMASIN (Kıssa)
.
Hazreti Ali bir gün namaz kılmak üzere,
Düldül’üyle gelmişti mescit denilen yere.
.
Mescidin kapısında bir adam duruyordu,
Sanırsın sanki bekçi mescidi koruyordu!
.
Hazreti Ali ona: “Namaz kılana kadar,
Düldül’ü bekler misin? Ona gelmesin zarar!”
.
Kabul etti Ali’nin bu nazik teklifini,
Güven vermiş olmalı sormadı telifini!
.
Ali’nin arkasından yüzünde güller açtı,
Düldül’ün kafasından yuları alıp kaçtı!
.
O, yuları kâr sayıp hatayı yapıverdi,
Düldül’ü orta yere salıp bırakıverdi!
.
Namazı kılmış olmak Ali’ye büyük kârdı,
Tam çıkarken elinde beş dirhem para vardı!
.
Adamın yardımını hayrına yoruyordu,
Parayı vermek için adamı arıyordu!
.
Fakat birde ne görsün; Düldül’ü tek başına,
Yuların alıp kaçmış, yakıştırmış yaşına!
.
Hazreti Ali üzgün, tekrar döndü evine;
Herkes sadık olmuyor demek ki görevine!
.
Elindeki dirhemi evde çocuğa verdi,
Yeni yular al dedi ve çarşıya gönderdi!
.
Çocuk o beş dirheme yeni bir yular aldı,
Ali yuları gördü, öylece dona kaldı!
.
Bu, Düldül’ün başında çalınan o yulardı;
Belli ki bunda bir sır, alınacak ders vardı!
.
Hazreti Ali der ki: “Ne artar ne eksilir,
Rızkı veren Allah’tır, nasibince kesilir!
.
Rızkın helal, haramı kişinin elindedir;
Sabır ve şükrü bilse, Rabbinin ilmindedir!
.
Biraz bekleyebilse helaldi o beş dirhem,
Ne yazık ki bu şekil haram oldu o merhem!
.
Pir-î Fânî der ki bak; helal, haram olmasın!
Bana güven diyor Hak, kirli param olmasın!
.
MEHMET ŞAHAN (PİR-Î FÂNÎ)
20.02.2024 – KAPAKLI/TEKİRDAĞ