Fabrikalar Kuruldu, Tek Kuruş Ödemedik
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında yalnızca 15 yıl gibi kısa bir sürede,sayısız fabrika ve kurum kurarak ülkenin hızla büyümesini sağladı.
İskenderun Demir Çelik, Ruslar tarafından yapıldı; maliyeti parayla değil, domatesle ödendi. Seydişehir Alüminyum, Ruslar tarafından yapıldı; ödemesi portakalla gerçekleştirildi. Aliağa Rafinerisi ve Oymapınar Barajı da aynı şekilde, paradan bağımsız olarak meyve ve sebzelerle karşılık buldu. Hiçbirine bir lira bile ödenmedi; hepsi narenciye ve sebzelerle takas edildi.
Bir Portakalla Bir Ülkenin Kaderi Değişir Mi? Atatürk’ün elinde tuttuğu portakallar, 1930’lu yıllarda İtalya’dan getirilmiş ve Mersin, Antalya ve Ege’nin bazı bölgelerinde aşılanmıştı. İskenderun Demir Çelik fabrikası, Nazilli Basma fabrikası ve birçok diğer tesis, Ruslar tarafından inşa edilip, ödemeleri portakalla yapıldı.
Portakal ile Sanayi Devleti Olmak
Türk sanayisinin omurgasını oluşturan bu tesisler, on binlerce insan için istihdam sağlarken, Türkiye’nin milyarlarca dolarlık ithalat bağımlılığını azaltmıştı. Aynı yıllarda çay bitkisinin Rize’ye getirilmesi gibi, fındık fidesinin ihracatının yasaklanarak Ordu ve Giresun’un fındık yetiştiren iller olarak belirlenmesi de bu planın bir parçasıydı.
Türk Tekstilinin Başlangıcı: Sümerbank Fabrikası Tekstil hayatımızın başlangıcı sayılan Nazilli Sümerbank fabrikası, 1937’de Atatürk tarafından açıldı. Burada 2,500 kişi çalışıyordu; işçilere balolar düzenleniyor, danslar ediliyordu. 700 kişilik sinema salonu ve tiyatro bulunuyordu; haftada altı gün film gösterimleri yapılıyordu. İşçilerin tiyatro kulübü, müzik grubu ve korosu mevcuttu. Fabrika, sanatsal etkinlikler düzenliyor, bahçesinde havuz ve heykeller barındırıyordu. Spor alanları, hastane ve kreş gibi sosyal imkanlar sunuyordu.
Fabrika Ülkenin Geleceğini Değiştirdi
Bu fabrikalarda, işçilerin meslek edinmesine yönelik ücretsiz kurslar veriliyor, çevre köylere sağlık personeli gönderiliyordu. Fabrika, aynı zamanda Nazilli halkına elektrik sağlayarak bölgeye büyük katkı sağlıyordu. Altı ayda bir yöre halkına ücretsiz basma dağıtılıyordu; bunların hepsi, tek bir kuruş ödenmeden, portakal karşılığında yapıldı.
Sonuç olarak, bir portakal, bir ülkenin kaderini değiştirebilir mi? Elbette! Atatürk, bu basit meyve ile Türkiye’nin sanayisini inşa etmiş, ülkesinin geleceğini şekillendirmiştir. Tabi aslında mesela elma değil, kararlı bir insanın karşısında kimse duramaz. Sonuca nasıl gideceği önemli değil; sonuçta mutlaka ulaşır. Kararlı bir insan bu yüzden, bir portakalın ötesine geçip, bir vizyonun peşinden koşar.
Bir toplumun ruhunu besleyen unsurlar
İşte bu kararlılık, tıpkı bir bahar rüzgarının tohumları savurması gibi, etrafında yepyeni bir dünya yaratma gücüne sahiptir. Her adımda, her seçişte, elinde tuttuğu meyveyle bile bir devrim yapabilir. Portakal, sadece bir sembol; ancak o sembolün ardındaki azim ve irade, dağları delip geçebilir. Kimi zaman bir ağaç gibi kök salıp, kimi zaman bir rüzgar gibi özgürce savrulabilir.
Bir toplumun ruhunu besleyen unsurlardan biri de, işte bu kararlılıktır. Her bireyin içinde saklı olan o ateş, sıradan bir meyvenin elinde bir ateşböceği gibi parlayabilir. Her bir portakal, bir umut taşır; her bir çiçek, bir geleceği müjdeler. Bu anlamda, bir portakalın öyküsü, yalnızca bir meyvenin değil, bir ulusun yeniden doğuşunun, yenilik peşinde koşan ruhunun hikayesidir.
Kararlı bir insanın elleri
Ve böylece, bir ülkenin kaderi, yalnızca meyvelerle değil, o meyveleri yaratacak yüreklerle yazılır. Elmanın, armudun ve portakalın ötesinde, insanoğlunun kararlılığı, hayalleri ve iradesi yatar. İşte bu irade, her şeyin önünde engin bir deniz gibi durur; dalgaları aşan, fırtınaları dindiren, en sert kayaları bile evirip çeviren bir güçtür. Kısacası, kararlı bir insanın ellerindeki portakal, bir ülkenin kaderini değiştirebilir; çünkü gerçekte, her şey bir tohumla başlar.
Editörden
Her şey bir portakal ile başladı; hatta bir milletin kaderi bu meyveyle değişti. Bugün, Atatürk'ün Ruslara ödenecek tutarı nakit yerine narenciyeyle gerçekleştirmesinin ilginç hikayesini paylaşacağım.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’yi cumhuriyetin ilk yıllarında enkazdan kurtarıp yeni bir ülke yaratmayı başarmıştı. Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü ve stratejik zekasını daha iyi anlamak için iki hayati hamlesine bakacağız: Birincisi, Ruslara ödenecek paranın narenciyeden elde edilmesi; ikincisi, fındık fidesinin tekelinin alınması ve bu konuda bir kongre toplanmasıydı. Bu iki hamle, bir taşla pek çok kuşun vurulması gibiydi; işte o kalkınma planının bir parçasıydı.