Metin KURT


Kızdırmayın Bahtiyarı!

Kraldan Çok Kralcılar Bahtiyar Olurmuş!


Kraldan Çok Kralcılar Bahtiyar Olurmuş!

Kızdırmayın Bahtiyarı!

Gazeteciliğin kadim bir tanımı vardır: “Halk adına denetlemek.” Bu tanım kimi zaman gücün, kimi zaman iktidarın, kimi zaman da kibirin kapısını çalmayı gerektirir. Ama o kapıdan içeri girebilmek için bir şart vardır: Kaleminin ucu keskin olacak, ama adaletli saplayacak. Eleştirirken kırmadan, övüyorken yağlamadan yazacak. Velhasıl, gazeteci dediğin korkmadan doğruları söyleyecek.

Ama bazı kapılar, tenekeden de olsa demir gibi kapanır yüzüne... Hele ki o kapının ardındaki kişi "Bahtiyar" biriyse!

Efendim, memleketin orta yerinde bir belediye var. Bu belediyenin de bir basın müdürü... Basınla ilişkilerinden çok, ilişkileri basan bir zat-ı muhterem. Adı Bahtiyar. Ama bahtının açıklığıyla değil, alın kırışıklıklarıyla meşhur.

Gazetecilik yapmak istersin, eleştirirsin; çünkü işin bu. Kaldırım yamuk dersin, tabela düşmüş dersin, parkta bank eksik dersin. Ama n'olur? O çok kıymetli WhatsApp listelerinden çıkartılırsın. Basın bülteni mi? Yok. Haber görseli mi? Sıfır. Açılış mı varmış? Davet bile edilmezsin.

Neden mi? Çünkü Bahtiyar Bey kızmış.

Daha tanışmamışız kendisiyle. Ne selam vermişiz, ne çay içmişiz, ne de “nasılsınız Bahtiyar Bey?” demişiz. Ama öyle bir alınmış ki... Sosyal medyada “Kraldan çok kralcılar bahtiyar olurmuş” yazmışız zamanında. Ne alakaysa, üstüne alınmış. Hem de gazeteci meslektaşlarımız sağ olsun, paylaşımı kopyalayıp Bahtiyar Bey’e göndermişler. “Sana laf çakmış” diye...

Yahu bu ülkede binlerce Bahtiyar var. Şayet bu yazıdaki kişi özelinde olsaydı, aslanlar gibi ismini de verirdim. Ama adamlık da bunu gerektirir: İmâ ile sarsmak, doğrudan değil dolaylı dokunmak... Ki düşünsün biraz. Düşünmek de bir meziyet.

Bakın sevgili dostlar, mesele sadece bir gazeteci olarak dışlanmam değil. Mesele, kamusal görevde olan birinin eleştiriyi kişisel alma lüksüne sahip olması. Mesele, kamu adına yapılan hizmetlerin kamuoyuna ulaşmasının bir kişinin duygusal iniş çıkışlarına bırakılması.

Bizler bu şehrin gözü, kulağı, vicdanı olmaya talibiz. Şehre yapılan iyi işleri de, eksik kalan yönleri de yazmakla yükümlüyüz. Belediyeler, gazeteciyi memur gibi görmeye başladığında; gazeteci de susarsa, o şehir sadece yollarıyla değil vicdanıyla da çöker.

Evet Bahtiyar Bey, kızmak yerine açıklama yapın. Eleştiriye kapıları kapatmak yerine, kapıyı aralayın. Kraldan çok kralcı olmak, bir gazeteciyi susturmakla değil, doğru iletişim kurmakla önlenir.

Şayet bu yazı da size yazılmış gibi geldiyse, evet doğrudur. Bu kez gerçekten size yazıldı.

Saygıyla.
Ama susmadan.