“Kutuların İçindeki Gerçek: Halk Soyulurken Utanç Yarıştırılıyor”
Kutular, Kokular ve Kayıplar: Hırsızlığın Estetiği Üzerine
Bir kutu düşünün. Üzerinde altın varaklı harflerle yazılmış: “Özel üretim, sadece size özel”...
İçini açıyorsunuz: ya mis gibi baklava ya da bir çift pahalı ayakkabı çıkıyor.
Ama bu kutular bu ülkede artık başka şeyleri çağrıştırıyor:
Yolsuzluğu, hırsızlığı, utanmazlığı...
Ercan Gökçe'nin sosyal medyada yaptığı paylaşım, aslında bir milletin yıllardır yaşadığı büyük travmanın küçük bir özeti gibi.
“Baklava kutusundaki baklavayı kirlettiler.” diyen bir siyasetçiye atıfta bulunarak,
“Arkadaşlar, bunların ayakkabı kutusundaki ayakları yıllardır kokmuyor mu?” diyerek halkın dilindeki isyanı kaleme döküyor.
Üslubu sert, dili sivri ama kalbinin sesiyle konuştuğu belli.
Çünkü artık kutular bile siyaset malzemesi olmuş durumda bu ülkede.
Eskiden bir annenin çocuğuna götürdüğü tatlıyı koyduğu bir objeydi.
Şimdi ise ya rüşvetin, ya da propaganda savaşlarının içine hapsedilmiş bir sembol haline geldi.
“Ha baklava kutusu, ha ayakkabı kutusu…”
Bu söz, aslında son 20 yılın kısa özeti.
Kimine göre iktidarın pisliğini örtme aracı olan bir ayakkabı kutusu…
Kimine göre muhalefetin basiretsizliğini bastırma telaşıyla konuştuğu bir baklava kutusu…
Ama halk için?
İkisi de kokuşmuş.
Halk, artık sadece kutuların değil; cüzdanının da boşaltıldığını biliyor.
Elektrik faturası, doğalgaz zammı, kiralar, asgari ücretin erimesi, gıda enflasyonu…
Bu millet, açlığın ve yoksulluğun kutusuna hapsedilmişken; birileri hâlâ “bizim kutu sizinkinden daha temiz” yarışında.
Oysa kutunun içi çürükse, ne fark eder dışı altın yaldızlı olsa da?
“Düşün Artık Şu Milletin Sırtından…”
Bu çağrı, sadece bir isyan değil, aynı zamanda bir feryat.
Bu millet ne zaman ağzına bir lokma helal baklava götürmeye kalksa, ya vergiye takılıyor ya da fiyatlara.
Ama bazıları için o baklava, sadece siyasi şov aracı...
Halkın gözünün içine baka baka birbirini suçlayan siyasiler,
aslında aynı geminin içinde güverte kapmak için kavga ediyor.
O gemi su alırken.
Yıllarca yolsuzluklar ayakkabı kutularında saklandı.
Şimdi o kutulara baklava kondu diye, halk unutur mu her şeyi?
“Hırsızlığınızın Kalitesini Nerede Yarıştırırsanız Yarıştırın…”
Bu cümle, halkın adalet özlemini tokat gibi çarpıyor suratlara.
Artık kimse kimin daha ‘temiz’ hırsız olduğuyla ilgilenmiyor.
Halk dürüstlük istiyor. Şeffaflık istiyor.
Gelecek istiyor.
Çünkü milletin torunları bile borçla doğuyor bu topraklarda.
Ülkenin en değerli hazinesi olan güven duygusu, çalınmış durumda.
Kimin eli daha az kirli kavgası değil,
kim gerçekten bu ülkeyi temizleyecek meselesi artık gündem olmalı.
Naş Naş: Gitme Vakti Yaklaştı…
Ercan Gökçe yazısını "Naş naş..." diye bitiriyor.
Bir Anadolu deyişiyle: “Yeter artık, yol al, defol git!” demek bu.
Artık sadece sandıkta değil, vicdanlarda da aklanamayacak bir sistemin vedasıdır bu söz.
Kimi zaman bir halk ozanının türküsünde,
kimi zaman bir emeklinin kahvehanedeki haykırışında yankılanır bu ses:
“Yeter! Gitme vaktiniz geldi...”
Çünkü artık bu millet kutu değil, umut görmek istiyor.
Kutulara değil, çocuğunun yüzüne bakmak istiyor.
Geçmişin kirli defterlerini değil, temiz bir geleceği açmak istiyor.
Ve bu yazı da, o umudun adını koyuyor:
“Ha baklava kutusu, ha ayakkabı kutusu… Halkın gözünde farkı yok.”