Metin KURT


Menfaat Bitti mi İnsan da Biter

Sofrada Bal Kalmayınca Gelen Giden Olmaz


Menfaat Bitti mi İnsan da Biter: Sofrada Bal Kalmayınca Gelen Giden Olmaz

“Sofranda bal varsa Bağdat’tan atlı gelir, ateş düştüğü yeri yakar, ölü senin değilse helvası tatlı gelir…”
Atasözleri boşuna doğmaz. Yüzyılların içinden süzüle süzüle gelen bu sözler, insanlık hâlinin kısa özetidir aslında. Ne kadar kalabalık bir çevreniz olduğuna değil, o çevrenin neden orada olduğuna bakın. İşte hayat dersi tam da burada başlar.

Bir düşünün...
Bir esnaf olun mesela. Tezgâhınızda ipek kumaşlar, raflarınızda ballar, inciler dizili olsun. Ne komşu eksik olur ne müşteri. "Abi çay içer miyiz?" diyen de çok olur, “Senin gibisi yok be usta” diyen de… Çünkü tezgâhınız sağlamdır, yani menfaatlidir. Ama bir gün o tezgâh devrilirse, raflar boşalırsa, işler yolunda gitmezse…
Sessizlik...

O kalabalık çay içmeye gelmez artık.
Dost sandıklarınız, başka tezgâhların yolunu tutar.
Bir zamanlar kıymet bilenler, şimdi selamı esirger.

Çünkü sistem basit: İnsanoğlu menfaatperesttir.

Menfaatin Göçebe Doğası

Bir dönem hep yanında olan insanlar, bir bakmışsın “yoğ” olmuş. Hani yolculuklara çıkılırken "Abi dua et" diyenler vardı ya, şimdi telefonun çalsa bile açmazlar. Çünkü seninle işlerinin kalmadığı gün, seninle bağları da kalmaz.
İnsanlar çıkarları kadar insandır bazıları için.

Kendi çıkarı için ağlayan göz, başkasının acısına kördür.
Ölü senin değilse helvası tatlı gelir derler ya…
İşte tam öyle bir duyarsızlık, öyle bir ikiyüzlülük devrindeyiz.

Düşenin Dostu Olmaz mı?

Olur elbet.
Ama nadirdir.
Çünkü düşenin dostu değil, sadece hikâyesi olur.
Hikâyen dilden dile dolaşır, “Vay be ne çocuktun, nereye geldin” diye anlatılır. Ama o “vah vah”lar seni ayağa kaldırmaz.

Yardım için uzatılan el, genellikle cebine yönelmiş bir parmak olur.
“Senin için ne yapabilirim?” diyen, aslında senin ona ne verebileceğini hesaplıyordur.

Gerçek Dost Kimdir?

Dost dediğin, sen sofraya tuz koysan da gelir.
Sofranda bal olsun diye değil, seninle bir dilim ekmeği bölüşmek için gelir.
Senin üzüntünle ağlayan, başarınla kıskanmadan sevinen…
Böylelerini buldun mu bırakma.

Çünkü dünya dönerken herkes değişiyor.
Kiminin menfaati yönünde, kiminin vicdanında…

Yalnızlık mı Kötü, Sahte Kalabalık mı?

Bazı insanlar yalnızlıktan korkar, kalabalığa kaçar. Ama bilmez ki, sahte bir kalabalık, samimi bir yalnızlıktan daha tehlikelidir.
Çünkü sahte dostun hançeri sırtındadır, sen bakarken gülen yüzünde...
Gerçek dost ise seninle güler, seninle ağlar, senden bir şey beklemeden yanında durur.
Hani derler ya:
“Adamına göre muamele…”
İşte öyle. Ama önce sen kendi kıymetini bilmelisin.
Herkese hak ettiğinden fazlasını verirsen, değer değil zarar görürsün.

Akıl Ne Zaman Başımıza Gelir?

İş işten geçince.
Tezgâh bozulunca.
Koltuk altından dosyalar alınca.
Telefonlar açılmayınca.
Menfaat bitince, insan ilişkilerinin sahiciliği görünür olur.
Ve o gün, asıl gerçek dostun kim olduğu, hangi sofrada niye oturulduğu, hangi gözyaşının gerçek, hangisinin tiyatro olduğu anlaşılır.

O gün…
Aklın başına gelir.
Ama çok geç gelir.

Ders mi?

Kendini herkesin sofrasına sermemek,
Menfaat rüzgârına yelken açmamak,
Ve en önemlisi…
Sofranda bal varken geleni değil,
Sofranda tuzla ekmek paylaşanı tutmak gerek.

Çünkü kalabalık değil, karakter değerlidir.