Uğur UTKAN


Modern mimarlıkla ilgili acı gerçekler

Modern mimarlıkla ilgili acı gerçekler


Modern mimarlıkla ilgili acı gerçeklere bakıldığında önümüze aslında hem toplumsal hem estetik hem de insani boyutta yaşanan derin problemler çıkacaktır. 

İşte o gerçeklerden bazıları — samimi, eleştirel ve düşündürücü bir şekilde:

1. İnsanı değil, yatırımcıyı merkeze alıyor

Modern mimarlık çoğu zaman insanın yaşama kalitesini değil, arsa değerini ve kâr oranını esas alıyor.

Binalar, ev olmaktan çıkıp birer “yatırım aracına” dönüşüyor. Böylece mekân, insandan uzaklaşıyor.

2. Kimliksiz şehirler doğuruyor

Küreselleşmeyle birlikte şehirler birbirine benzemeye başladı.

İstanbul, Dubai, Londra veya Tokyo’daki gökdelenler birbirinin kopyası gibi.

Yerel kültür, malzeme, iklim ve tarih dikkate alınmadan yapılan bu yapılar, kentsel kimliği yok ediyor.

3. Doğadan kopuk ve çevreye duyarsız

Modern mimari çoğu zaman “cam ve beton” estetiğine hapsoldu.

Bu malzemeler doğayla çatışıyor; enerji tüketimini artırıyor.

Yeşili taklit eden “süs bitkili cepheler”, doğallığın yerini alan ekolojik illüzyonlar hâline geldi.

4. Tüketim kültürünün sahnesi hâline geldi

Modern yapıların çoğu “alışveriş”, “gösteri” ve “statü” üzerine kurulu.

AVM’ler, rezidanslar, plazalar… Mimarlık artık tüketim ekonomisinin dekoru.

Vitese takılmış bir kapitalizmin estetik vitrini gibi.

5. Ruhsuzluk: En görünmeyen ama en acı gerçek

Modern mimarlıkta biçim var, ama mana yok.

Bir Selçuklu kervansarayının, bir Osmanlı külliyesinin, bir taş evin ruhu yok artık.

Cam, çelik, beton üçlüsüyle yapılan yapılar fiziksel olarak güçlü ama manevi olarak çorak.

6. Hız, kaliteyi öldürdü

“Bir an önce bitir, sat, geç” anlayışı hâkim.

Mimarlık artık bir proje teslim yarışı.

Yavaş düşünmenin, detayın, ustalığın yerini endüstriyel seri üretim aldı.

7. Sanat olmaktan çok pazarlama aracına dönüştü

Günümüzün “yıldız mimarları” (star architects) adeta birer marka.

Yapılar, insanın ihtiyaçlarına değil, reklam afişlerine yakışması için tasarlanıyor.

Mimari “eser” değil, “ürün” oluyor.

8. Kültürel hafızayı siliyor

Kentsel dönüşüm adı altında tarihî yapılar yıkılıyor,

yerlerine “modern” apartmanlar dikiliyor.

Bu sadece binaların değil, toplumsal hafızanın da yıkımı anlamına geliyor.

9. Modern mimarlık ilerleme değil, bazen yabancılaşmadır

Mimarlık insanı yaşatmak içindi; şimdi insan mimarlığı yaşatmaya çalışıyor.

Ama o da artık ruhsuz bir beden gibi.

Teknolojik, parlak, ama içi boş bir dünya inşa ediyoruz.

10. İnsani ölçek kayboldu

Sözüm meclisten dışarı güçlü mimari yapılar, ama önümüze çıkan devasa kuleler, geniş meydanlar, aşırı simetrik bloklar gerçeğiyle yüz yüze kalmak…

Hepsi insana “ben burada küçük ve gereksizim” duygusu veriyor.

Mimarlık, insanı yücelten bir sanat olmaktan çıkıp, insanı ezen bir gösteriye dönüştü.

Maziye baktığımızda helâk edilen Ad kavmi de güçlü mimari yapılarıyla meşhurdu. Ayette belirtildiği üzere "her yüksek yere" ve "her yol kenarına" binalar inşa etmişlerdi. Bu binaların da Ad kavmi gibi ki havasından geçilmiyordu. Kendileri gibi tepeden tırnağa kibir abidesi olan Ad kavmi, sırf bu yüzden Cenab-ı Allah'ın peygamberi Hz. Hûd (as)'a karşı çıkmışlardı.

Şuara Suresi, 128-9’da da bundan bahsedilmektedir. 

Nihayetinde güvendikleri yapılar içinde helak olup - gittiler. Çünkü inşaları Allah için değil; kendi nefisleri ve şöhretleri içindi.

Günümüzde ise Ad Kavmi'nden beter yapılar yapıp, her yerden Allah'ı hatırlatacak izleri siliyoruz. Modern mimari; helâk olmanın mimarisidir. Ad Kavmi'nden ne farkımız var?

Her tepe, her yüksek yer, her yol kenarı apartmanlarla, dükkanlarla kaplı değil mi? Nerede Cenab-ı Hakk'ın sünnetullahı, nerede tabiat ve nerede insan?

Ruhunu ve şahsiyetini kaybetmiş insanlara "yaşanmaya değer hayatı" ve onun meskenini nasıl göstereceğiz?