Mehmet ŞAHAN (PİR-Î FÂNİ)


NE HOR GÖR NE DE İNCİT

(PİR-Î FÂNÎ)NE HOR GÖR NE DE İNCİT


NE HOR GÖR NE DE İNCİT

.

Eskiden enderunda şöyle bir adet varmış,

Hukuk birincisine büyük mükâfat varmış!

.

Bunlardan yapılırmış Medine’nin kadısı,

Herkese kapanırmış mahkemenin kapısı!

.

Resul aşkıyla yanan bir genç bunu duyunca,

Gece gündüz çalışmış bütün sene boyunca!

.

Uykusu bastırınca parmağını yakarmış,

Bir de adak adayıp Yaratan’a yakarmış:

.

“Eğer ben bu okulu birinci bitirirsem,

İlk gördüğüm yoksulu iyice sevindirsem!

.

Cebimdeki paranın en büyüğün vereceğim,

Sonra da Medine’de Resûl'ü göreceğim!

.

En yüksek dereceyle bitirmiş okulunu,

Kadı olarak tutmuş Medine’nin yolunu!

.

Yolculuk zorlu geçer yoktur bunun kolayı,

Uzun bir yoldan sonra Şam’da verir molayı!

.

Emeviye Camisi namaz için seçilir,

Namazı eda edip hemen şükre geçilir!

.

Fakat gönlü Resûl’de adını anmaktadır,

Zikirde ve fikirde aşk ile yanmaktadır!

.

Onun bütün arzusu hemen yola girmektir,

Resûl’üne kavuşup hasretin gidermektir!

.

Tam kapıdan çıkarken biri keser yolunu:

“Şey’en lillah!” der meczup, çekiştirir kolunu!

.

Genç kadı bozuk arar karıştırır ceplerini,

Bir yandan da meczuptan kaçırır ellerini!

.

Meczup der ki: “Ey kadı! Adağını unutma,

Biraz bozukluk verip bu meczubu avutma!”

.

Kadı birden irkilir; oldukça da şaşırır,

Kalbi tir tir titretir, heyecandan taşırır!

.

“Bu adam da kim böyle, adağı nasıl bilir?

El açıp pay almayı bel ki de vasıl bilir!”

.

Cebindeki en büyük tereddütsüz çıkartır,

Beşibirliği tutup ve meczuba uzatır:

.

“Allah için deyince bir mum gibi eririm,

Resûlullah aşkına can istesen veririm!

.

Yeter ki kalbindeki Zat-ı zül Celal olsun,

Tut şu elimdekini, bu sana helal olsun!”

.

Meczup gayet istekli biraz daha yaklaşır,

Parayı alır almaz oradan uzaklaşır!

.

Adak yerine geldi huzura erdi kadı,

Yoluna devam için kararı verdi kadı.

.

Meşakkatli yolculuk haftalar sonra bitti,

Doğru Resûlullah’ın ziyaretine gitti!

.

Genç Kadı’nın ilk işi abdestin almak oldu,

Ravza’yı selamlayıp hasretin atmak oldu!

.

Ravza’nın kapısını Genç Kadı’ya açarlar,

Buyur ederken O’na sevgi saygı saçarlar!

.

Genç Kadı edeple tam girerken içeri,

Huzur-u Peygamberde upuzun yatar biri!

.

Bu durum Genç Kadı’nın baya zoruna gider,

Ayağının ucuyla dokunup ikaz eder!

.

Yatan adam uyanır sanki “ne oluyor be” der,

Başını tekrar koyar, yatmaya devam eder!

.

Onun pervasızlığı Kadı’yı üzmüş belli,

Üzüntüsü birazcık nefsine sızmış belli!

.

Kendi iç huzuruna halel gelsin istemez,

İkazda ısrar edip zeval gelsin istemez!

.

Ravza ziyaretini ifaya devam eder,

İçinin huzuruyla çıkar evine gider!

.

Evine girer girmez dinlenmeye çekilir,

Sanırsın ki üstüne uyku suyu ekilir!

.

Kısacık bir dalışla ruhu uyuyor güya,

Daha uyur uyumaz Kadı görüyor rüya!

.

Zaptiyeler geliyor genç Kadı’yı almaya,

Akıl dahi etmiyor aşkınlıktan sormaya!

.

“Mahkemenin emriyle seni almaya geldik,

Sanma ki acıyıp da seni salmaya geldik!”

.

“-Ne imiş benim suçum, ben kime ne yapmışım?

Ravza’yı ziyaretten gelip eve yatmışım!”

.

“Bilemeyiz, ne yaptın? Gelir gelmez suçlandın!

Bir Kadı’ya yakışmaz, hangi suçla taçlandın?”

.

Genç Kadı’yı alarak mahkemeye gelirler,

Huzura çıkar çıkmaz bir de tekmil verirler!

.

Heyetin karşısında Genç Kadı dona kalır,

Çünkü hepsini bilir, hepsini tek tek tanır:

.

Heyetin başındaki Hazreti Peygamberdir,

Sağında Ebubekir ve Hazreti Ömer’dir!

.

Solunda Osman ile Hazreti Ali vardır,

Hepsine de o büyük hasretin hali vardır!

.

Sonra bakar davacı; Ravza’da yatan kişi,

Mahkemeye başvurup, bu suçu atan kişi!

.

“Söyle” der Resûlullah. “Hakkında şikâyet var,

Gerçekten suçlu isen sonun olur gayet dar!

Benim huzurumdayken yanlış bir şey oldu mu?

Şu kardeşi rahatsız etmişsiniz doğru mu?”

.

“-Doğru ya Resûlullah! Makam-ı Nebevide,

Böyle ahval görmedim, çöldeki bedevide!

.

Edebe uygun değil huzurda öyle yatmak,

Yakışır mı Ravza’da öyle ayak uzatmak!

.

Doğru ama bu asla kırmak değildi onu,

Asla incitmek değil, ikaz etmekti konu!”

.

Peygamber Efendimiz davacıya dönerek:

“Dava ettiğin zatı dinledin ne diyorsun?”

.

“-Madem iyi niyetli, peki ya Resûlullah!

Ben de onu affettim, bil ki ya Resûlullah!”

.

“Şahit misiniz sizler? Duydunuz olan hali,

Ya Ebubekir, ya Ömer, ya Osman, ya Ali?”

.

Resûl'ün kararına şahitler de uyarlar,

İki tarafta bundan memnuniyet duyarlar.

.

Resûl’ün huzurunda sarılıp helalleşir,

Heyecanla uyanıp uykuyla cebelleşir!

.

Derhal abdest alarak Mescid-i Nebevî’de,

Teheccüdü kılarak devam eder tevhide!

.

Sonra Ravza’ya varır; bakar ki adam orda,

Tam da aynı şekilde yine yatar huzurda!

.

Genç Kadı saygı ile eğilerek yavaşlar,

Adamın ayağını tutup öpmeye başlar!

.

“Sen nasıl bir adamsın? Önce bir tepiyorsun!

Ardından pişman olup sonra da öpüyorsun!”

.

Genç Kadı gayet üzgün, adamdan özür diler:

“Hakkınızı helal edin, affedin efendim” der.

.

“-Yahu nasıl adamsın? Biz kucaklaşmadık mı?

Resûlullah’ın huzurunda barışmadık mı?

.

Hem sana senelerdir sevdasına kandığın,

Peygamber’i gösterdim, aşkı ile yandığın!

.

Resûlullah yetmedi; dostlarını da gördün,

Yoksa Şam’da verdiğin pulu almak mı derdin?

.

Al, verdiğin beşliyi” der ve sözü son bulur

Saniyeler içinde hemen gözden kaybolur...

.

Pir-î Fânî der nefsim; bil kulun kıymetini,

Ne incit ne de hor gör, temiz tut niyetini!

.

MEHMET ŞAHAN (PİR-Î FÂNÎ)

09.01.2024 - KAPAKLI/TEKİRDAĞ