İlhami İNCEÖZ

Tarih: 03.08.2025 12:10

GELİBOLU (GALLIPOLI - 1981)

Facebook Twitter Linked-in

GELİBOLU (GALLIPOLI - 1981)

 

 

Yapımcı firması Austurulian Film Co. Şirketidir. Ve yapımcı adları Robert Stigwood ve yardımcıları Martin Cooper ile Ben Gannon olan filmin başrollerinde Mel Gibson (Frank Dunne), Mark Lee (Archy Hamilton), Bill Kerr (Jack), Harold Hopkins (Les Mckean), David Argue gibi pek çok oyuncunun oynadığı film, 1981 yılında gösterime girer. Yönetmen Mel Gibson’un filmlerinde alışık olunduğu üzere Richard Donner değil bu kez Peter Weir’dir. Ve senaryo Peter Weir’a aitken uyarlaması da David Williamson’a aittir.

Filmin, tahmin edildiği üzere her karesi, dönemi ve konusu itibari ile Çanakkale Savaşı dönemindeki Türkiye, İngilizler, Araplar yahut az da olsa Almanlar hakkındadır denilebilir. 

İşin ilginç yanı, bu filmde Mel Gibson’un ‘’savaş karşıtı, İngiliz karşıtı bir İrlandalıyı’’ oynamasıdır. Yani, sonradan da ‘’Cesur Yürek’’(1995) filminde ustaca aldığı ve oynadığı o ünlü cesur İskoçyalı rolünde olduğu gibi.

 

Ve bu rolde de Mel Gibson, (Frank Dunne), arkadaşları gibi orduya katılıp, oraya, yani Çanakkale’ye, (Gelibolu)  savaşmaya gitmek yerine, davet eden İngilizlere ithâfen ‘’bu benim savaşım değil!’’ diyerek, öncelikle bir kaçış sergiler. Ama kadınların askerlere, özellikle de süvarilere ilgi göstermesi, arkadaşlarının yanında olmak gibi kimi nedenlerden dolayı, savaşa mecburen katılır ve Gelibolu’ya gelmiş bulunur. 

Düşündüğünüz gibi her karesi bizle dolu bu filmin açılış sahnelerinde, Avustralya ve Yeni Zelanda da, İngiliz ordusuna asker katılımını konu eder. Sonrasında da önce Mısır, ardından da Çanakkale’ye, savaş sahneleri için geçilir.

Yabancıların gözüyle Çanakkale savaşını değerlendirmek isteyenlere yardımcı olabilecek çapta, anlatımda epeyce başarılı bir filmdir. Türkleri de çok çok aşağılayan filmlerin yanında, bizim için az da olsa zararsız denilebilir, bu film hakkında. Filmin çoğunluğu gerçeklere dayanıyor havasındadır. Ama bu iddianın da, bizden çok bir Avusturalyalının gözlerine hitap ettiği unutulmamalıdır. Özellikle, o devirlerde Türkler hakkında konuşulanlar ve bilinenler film içerisinde konuşulduğunda, epeyce dikkat çekicidir. Sanırım, o dönem kamuoyu olarak epeyce kandırıldıklarını kendileri de bizlere, istemeseler bile anlatmış oluyorlar, bu filmlerde kullandıkları hareketler, bilgiler ve motiflerle…

Sadece filmden tuhaf görülebilecek birkaç sahneyi, burada hatırlatırsak bizim için yeterli olur sanırım. 

Henüz filmin başlarında, okudukları Avusturalya gazetelerinde, Türkler hakkında yazılanlar şöyledir:

‘’… Türklerin savunma hatları dikenler ve sadece kazıklı siperlerden oluşuyor…’’ 

Haberi dinleyenlerden birinin bu habere şaşkın cevabı: 

‘’vay alçaklar!’’

(Sanki nükleer bombayla bekliyoruz Gelibolu’da onları!)

Yine, Sömürge ülkelerden toplatılan Birleşik İngiliz Krallığı askerlerinin (İrlanda, İskoç,  Avustralya, Y. Zelanda, Hindistan) dünyaca ünlü Piramitlerin kucağında, portakal yiyerek yaptığı eğitimlere, tatbikatlara kadar anlatılır filmde. Tatbikat yaptıkları bu yer tabii ki Mısır’dır ve tatbikat sonrası, buradaki askerlerin gemilerle savaşmaya gönderilecekleri yer ise, maalesef Mısır’ın eski sahibi olan Osmanlı İmparatorluğudur.

 

Ayrıca filmin 83.dakikasında epeydir Türkleri merak eden Mel Gibson (Frank) ile arkadaşı, kıyıdakilere dağıttıkları mataralardan sonra yaptıkları kısa yürüyüşte, dikenli tellerle çevrilmiş bir alanda esir olarak tutulan, birisi kameraya daha yakın olmak üzere, sakallı ve kepli, 2 üniformalı Türk askeri görürler. Arkadaşı, bu askerlere hitâben ‘’bana hiç de korkunç gelmedi!’’ derken, Mel Gibson ise, ‘’ bu ailenin en küçüğü!’’ der.

 Bu arada senaryo gereği çıkarma esnasında esir alınan Türklerin(!) bulunması hakkında, senaristlerin hangi kaynaktan bilgi aldığını tespit etmek zor olduğu gibi bunun doğru mu yahut yanlış mı olduğunu tespit etmek de sanırım bir o kadar zordur. 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —