
HİNDİSTAN FATİHİ GAZNELİ SULTAN MAHMUD (998-1030)
İlk Yılları

Gazneli Mahmud, Buhara doğumlu olan ve statüsü Memlük olan bir Türk komutanı olarak tanınan Gazneli hükümdarı Sebüktegin'in oğlu olarak 971'de Buhara'da doğdu. Annesi Afganistan'daki asil bir ailenin kızı idi. İyi bir askeri ve siyasi eğitim alan Mahmud, dini ilimleri de tahsil ederek Kur'an-ı Kerim-i ezberledi, ayrıca Arapça ve Farsça da öğrendi. Şehzadeliği döneminde Kabil, Horasan, Belh ve Nişabur bölgelerinde yöneticilik yaparken Sebük Tegin, Saffâriler'e karşı Sistan bölgesinin kontrolünü sağlamak için Büst şehrine gittiği sırada oğlu Mahmud'u Gazne'ye vekil olarak bıraktı. Babasıyla beraber Hindistan üzerine düzenlenen sefere katılan Mahmud, Samani ülkesindeki isyanların bastırılmasında da rol oynadı.
Gazneli Mahmud genç yaşlarda katıldığı harpler ve buralarda gösterdiği başarısıyla babasının güvenini kazandı. Fakat her şey istediği gibi gitmedi.
Babasıyla yaşadığı bir anlaşmazlık yüzünden Gazne Kalesi'ne hapsedildi. Neyse ki birkaç ay sonra esaretten kurtuldu ve babasının güvenini kazandı.
Sâmânî Emîrî II. Nuh'un yardım istemesiyle katıldığı savaşa büyük fayda sağladı. Bu yüzden II. Nûh tarafından kendisine "Seyfüddevle" ünvanı verildi ve Horasan ordu kumandanı olarak atandı.
Hükümdar Olması

Sebüktegin'in vefatından sonra Gazne tahtına Mahmud'un kardeşi İsmail geçmişti. Fakat Gazne ordusu, Mahmud'u tahtta görmek istiyordu; bu nedenle Mahmud, başkent Gazne'ye çağrıldı. Emrindeki askerlerle harekete geçen Mahmud, Gazne'ye yürüdü ve kardeşi İsmail ile 998 Mart'ında karşı karşıya geldi; yapılan Gazne Muharebesi’nin sonucunda kardeşi İsmail’i mağlup ederek Gazneli Devleti’ne hükümdar olan Mahmud, uğruna mücadele ettiği Gazneli tahtına çıktı ve 32 yıl hükümdarlık yaptı.
Samanilerin Sonu

Gazneli Devleti'nde bunlar yaşanırken Samaniler, Gazneli idaresindeki Horasan bölgesini işgal etmişlerdi. Bu işgal teşebbüsü şöyle gelişmişti:
Gazneli Devleti'ndeki taht mücadelesi esnasında Samaniler'den II. Nûh'un vefatıyla yerine oğlu II. Mansur tahta çıkmıştı. II. Mansur Horasan'a kendi kumandanlarından Begtüzün'ü tayin edince Mahmud, Horasan'ın kendisine iade edilmesini talep etti ama red cevabı aldı.
Bunun üzerine Gazneli Mahmud'un Nişabur'a yürüdüğü sırada Begtüzün ve Faik, II. Mansur'un gözlerine mil çekti. Bunun öcünü almak için yapılan savaşta Gazneli Mahmud Horasan'ı alarak kardeşi Nasr'ı vali olarak atadı.
Bu sırada Samanilerin bir diğer komşusu olan Karahanlılar da saldırıya geçtiler ve başkenti Buhara'yı zapt ederek Samani Devleti'ne son verdiler (999). Aynı yıl içerisinde Mahmûd, kazandığı zaferleri Abbasi Halifesi Kadir Billah'a duyurmak için Bağdat'a elçi gönderdi. Kadir Billah elçiyi kabul ederek Mahmud'un saltanatını tanıdı. Ona "Yemînüddevle ve emînü'l-mille" unvanını verdi.
Böylelikle Gaznelilerin bağımsızlığı meşrulaştı. Gazneli Mahmud, bu andan itibaren Şiîlere karşı Abbâsî Hâlifesinin en şiddetli savunucusu oldu ve Sünnî İslâm dünyanın da koruyucusu haline geldi. Abbâsîlerden gelen tanıma kararının ve sunulan meşruiyetin İslam'ı yaymak ve Hindistan mabetlerindeki servete sahip olmak maksadıyla her yıl gazaya çıkma kararı alan Mahmud, Karahanlılar ile topraklarının kuzey bölgesini emniyete alan bir anlaşma yapmasının ardından gaza seferlerine girişti.

Türk dünyasının yetiştirdiği en büyük hükümdarlardan biri olan Sultan Mahmud İslam dünyasında yayılma istidadı gösteren sapık Batınilik akımlarına karşı da mücadele etmiştir.
Hindistan Seferleri

Sultan Gazneli Mahmud, hükümdarlığı döneminde en çok Hindistan üzerinde yoğunlaşmış olup, bu süreçte çağ dışı kast sistemiyle ve içinde boğuştuğu putperestlik düzeniyle dünyanın cehennemine dönmüş Hindistan’a karşı 17 seriyye harekâtı gerçekleştirdi. Temel amaçları İslamiyet'i yaymak, düşman kralları itaat altına almak ve tehditleri bertaraf etmek olan bu seferler sayesinde putperestliğe ve kast sistemine karşı büyük balyoz darbeleri indiren Sultan Mahmud Gaznevî, bütün bunların yanında Kannevc, Mültan, Thanesar ve Somnat gibi önemli yerlerde fetih sancağını dikti. Seferler sonucunda bolca ganimet (fil, esir, para) elde edildi ve Hindistan tapınaklarındaki çok sayıda put kırılırken Hindistan’ın üstüne İslâm güneşi bir daha asla batmayacak şekilde doğmuş bulundu. Elbette ki bu neticede Sultan Mahmud'un Hint Yarımadası'nın İslâm ülkeleri ile ticaret ve kültür etkileşimini geliştirerek pek çok Müslüman düşünürün, âlimin ve şairin Hindistan'a yerleşerek bu topraklarda İslam dininin yayılmasına katkı sağlamasına olanak tanıması da önemli bir paya sahiptir.
Hindistan'daki fetihlerinden ötürü “Gâzi” unvânını alan Mahmûd, aldığı “Gâzi” unvanının yanı sıra Hindistan'daki dini statükoyu İslâm’ın lehine değiştirmesinden ötürü İslâm’a büyük hizmetler sunan şahsiyet olarak görülmüş ve Abbâsî Hâlifesi'nden “Sultan” unvanını da almıştır. Bu unvanı alan ilk Türk hükümdarı olan Mahmud Gaznevî, aynı zamanda Gazneliler Devleti’ne de en parlak dönemini yaşatan hükümdardır.
Karahanlılar İle İlişkiler

Sultan Mahmud ile Karahanlılar arasındaki ilişkiler Samaniler'in yıkılmasından sonra başladı; Gazneliler ve Karahanlılar arasında bir barış antlaşması imzalandı ve Sultan Gazneli Mahmud, bir Karahanlı prensesi ile evlendi. Ne var ki Karahanlılar, Gazneli Mahmud'un IV. Hindistan Seferi (1006) sırasında uzak bir coğrafyada olmasından istifade ederek Horasan'a saldırdılar. Sultan Mahmud tez Hindistan'dan geri döndü ve iki Müslüman Türk ordusu, Belh yakınlarında karşı karşıya geldiler.
1008 Belh Muharebesi

Karahanlı hükümdarı İlig Nasr Han ile Gazneli sultanı Mahmud ordularının başında bulundukları halde savaş öncesi bir tepede karşı karşıya gelirken iki ordu ise Belh yakınlarındaki Carhiyan veya Keter Ovası'nda karşı karşıya gelmiştir. İlk gün iki ordunun savaşçıları teke tek vuruşmalar yapmış, ikinci gün ise savaş başlamıştır. Savaş başlamadan önce Sultan Mahmud, ordusunu merkez, sağ ve sol cenahlar olarak savaş düzenine aldırdı.
Merkezde kardeşi Horasan Valisi Ebu'l-Muzaffer Nasr, Kürt, Arap ve Hintli askerlerle yer alacaktı. Ayrıca merkezde Cüzcan Emiri Ebu Nasr el-Ferugunî (Sultan'ın kayınpederi) ve Emir Ebu Abdullah et-Tâî bulunacaktı. Sağ cenahta, seçme süvarilerle Herat Valisi Hacib Altuntaş; sol cenahta ise Tus Valisi Arslan Câzib, Horasan askerleriyle bulunacaktı. Sultan da orduyu filinin üzerinden idare edecekti. Sultan'ın 500 fili de ön saflarda yer alacaktı.
Karahanlıların savaş düzeni de Gazneliler'inki gibi idi. Merkezde İlig Han, sağ cenahta Hoten Emiri Yusuf Kadir Han, sol cenahta ise İlig Nasr'ın kardeşi Cafer Tegin yer alacaktı. İlig Han'ın ordusu 40-50 bin arasında idi. İlig Han ayrıca safların önüne 500 okçu yerleştirmişti. Karahanlı ordusu ise Gazneli ordusu gibi birden çok etnik unsurdan oluşmuyor, tamamen Türkleri bünyesinde barındırıyordu.
Sultan Mahmud, savaştan önce bir tepeye çıkarak iki rekât namaz kılmış ve şu duayı etmiştir: "Allah'ım! Eğer Türkistanlılar haklı ise onlara zafer ver. Ben haklı isem bana yardım et!”

Savaşın başlarında İlig Nasr Han'ın üstün gayretleriyle Karahanlı ordusu galibiyete yaklaştı.
Bunu gören Sultan Mahmud, savaşa bizzat müdahale etti. Atından inerek "Tusten" isimli filine bindi ve saldırıya geçti. Tusten, onlarca ok darbesi almasına rağmen Karahanlılar'ın merkezini dağıtmayı bildi. Bu dakikadan sonra Sultan Mahmud'un ordudaki fillerin tamamını savaşa sokmasıyla zafer rüzgarları tamamıyla Gaznelilerden yana esmeye başladı. İlig Han ve Yusuf Kadir Han, canlarını kurtararak Ceyhun'u geçmişler ve ülkelerine dönmüşlerdir. Çok geçmeden Karahanlı ordusu tamamen geri çekildi. Bu savaş, tarihe Carhiyan Savaşı olarak da geçmiştir.
Vefatı Ve Şahsiyeti

Sultan Gazneli Mahmud'un son zamanları hastalıklarıyla geçti.
1030 yılında vefat etti. Vefat ettiğinde arkasında güçlü ve büyük bir devlet bırakmıştı. Dindar bir hükümdardı; namazlarını camide kılmaya dikkat ederdi. Eğitime önem vermekteydi; Gazne, Belh ve Nişabur gibi kentlerde eğitim kurumları inşa ettirmişti. Döneminde öğrencilere burs imkanları sağlanmaktaydı. Sarayında yüzlerce şair bulunmaktaydı.
Ticaretin gelişmesi için kervansaraylar ve yollar, tarımın artması için ise sulama kanalları ve barajlar inşa ettirmişti.