Metin KURT

Tarih: 04.12.2025 13:26

Kibir Dağ Değil, Uçurumdur

Facebook Twitter Linked-in

Kibir Dağ Değil, Uçurumdur

Kendisini dev aynasında gören, başkasını küçümser. Fakat unutmasın; kibirin çıktığı yer dağ değil, uçurumun kenarıdır. Bir adım ileri değil, aşağıya gider insan. Hayat, kimseye kalıcı bir taht sunmaz. Bugün zirvede görünenin yarın nerede olacağı belirsizdir. Unutulmamalıdır ki en yüksekten düşüş, en acı olandır. Çünkü yükseldiğini sananlar çoğu zaman ayaklarının altındaki boşluğu fark etmezler.

İnsanın değeri ne kadar büyük işler yaptığıyla değil, ne kadar mütevazı kalabildiğiyle ölçülür. Gösterişle büyütülmüş egolar, rüzgâr estiğinde savrulmaya mahkûmdur. Bir insanın yükselmek için başkalarını küçümsemesi, güneşi gölgelemek için elini gökyüzüne uzatmasına benzer. Ne gölge olur, ne güç. Sadece komik bir görüntü kalır geriye.

Toplumların hafızasında iz bırakanlar, her zaman kibirle konuşanlar değil; tevazusu ile insana dokunanlardır. Sahip olduklarını bir lütuf bilerek yürüyenler, geride hoş bir sada bırakır. Oysa kibir, önce kalbi daraltır, sonra dili keskinleştirir. İnsan çevresine bakmayı unutur, kendi sesinin yankısına kapılır. Kendi kendine büyüttüğü aynada koca görünür, fakat gerçek dünyanın aynasında küçücük bir siluettir.

Kibirlilik, en çok sahibine zarar verir. Çünkü başkalarını küçük gören biri, aslında önce kendi vicdanını küçültür. Merhameti daralır, anlayışı körelir, kalbi kararıp taşlaşır. Zira "Kişi başkasını küçümsedikçe, önce vicdanı küçülür. Kendi kendine yükseldiğini sanır, oysa farkında olmadan alçalır." Kimsenin göremediği bu iniş, insanın içinden başlar. Dışarıdan hâlâ dimdik yürüdüğünü zannedebilir, ama içine dönüp bakanlar çökmüş duvarlar görür.

Gerçek büyüklük; kimseye yukarıdan bakmadan yürüyebilmektir. İnsan, kendi değerinin farkına vardığında başkasını ezme ihtiyacı duymaz. Farklılıklardan rahatsız olmaz, başarıları tehdit değil ilham sayar. Paylaşmayı bilir, dinlemeyi bilir, insan olmanın tartışmasız asaleti içinde yaşar.

Biz bu topraklarda büyüklüğü, mütevazılıktan biliriz. Eşikten geçerken baş eğmeyi gelenekten sayarız. Kapı altından süzülen ışığın bile eğilerek girdiğini görürüz. Kibrin gözü yüksekte olsa da gönlü karanlıktır; tevazunun başı eğik olsa da yolu aydınlıktır. Bugün geçici güçlere yaslananlar, yarın gölgesiz kalabilir. Oysa insanlığın güneşi, mütevazı olanları her zaman parlatır.

Unutmayalım: Her insan bulunduğu makamdan önce bir ahlak taşır. Koltuğun değil, karakterin ağırlığı yüceltir kişiyi. Bir gün alkışlar diner, unvanlar silinir, kalabalıklar dağılır. Geriye sadece nasıl bir insan olduğumuz kalır.

Ve o gün geldiğinde, dev aynalarında büyüttüğümüz gölgeler değil; kalbimize sığdırdığımız insanlık boyumuzun gerçek ölçüsü olacaktır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —