“Yola Çıktıkların, Yolda Buldukların ve Maskeli Dostluklar: Gerçek Hayatın İronisi”
Hayat, bazen bir tiyatro sahnesinden farksızdır. Herkes rolünde, herkes maskesinde…
Bir gün sahnedesin, alkışlar senin için çalıyor. Ertesi gün perde kapanıyor, ışıklar sönüyor, sen karanlıkta kalıyorsun. O alkışlayan eller mi? Onlar çoktan başka birine çevrilmiş. Çünkü sen artık “düşmüşsündür.”
Toplumun görünmeyen bir yasası vardır: “Yeter ki düşme…”
Düşersen kimse elinden tutmaz, tutan olursa da menfaati vardır. Maskeler bir bir düşer, yüzler değişir. En çok da “dost” bildiklerinin yüzü tanınmaz hale gelir.
Oysa bir zamanlar aynı sofrayı paylaştığın, aynı yolda yürüdüğün insanlar değil miydi onlar? Evet, ta kendileri. Ama hayat, maskelerin dayanıklılığını test eden uzun bir sınavdır.
Modern çağın dostlukları, artık gerçek bağlarla değil, çıkarın ince ipleriyle bağlanıyor birbirine.
Birisiyle iyi geçinmek için değil, bir şeyler elde etmek için dost olunur hale geldik.
Bir selam bile karşılıksız değil artık; menfaatin olmadığı yerde sessizlik var.
İronik olan ne biliyor musunuz?
Dostluk kelimesi hâlâ dillerde, ama içi bomboş.
Birine yardım ettiğinde, “karşılığında ne istedi” diye soruluyor;
birine gülümseyince, “neden gülümsedi acaba?” diye şüphe ediliyor.
Gerçek dostluklar, çıkarın gölgesinde solup gidiyor.
Kiminle yürüdüğüne değil, kiminle fotoğraf verdiğine bakan bir çağdayız artık.
En büyük hayal kırıklıkları, en yakınlardan gelir.
Çünkü “düşman” zaten karşıdadır, ondan beklenir her şey;
ama “dost” maskesiyle yaklaşanlar, arkadan vurduğunda can daha çok yanar.
Yola çıktıkların, yolda bulduklarınla birleşip seni satabilir.
Çünkü menfaat, dostluktan daha kuvvetli bir yapıştırıcıdır günümüzde.
Bir gün seninle aynı hedef için yürüyenler, ertesi gün senin önüne taş koyabilir.
İronik ama gerçek:
Bugünün yol arkadaşı, yarının rakibi; bugünün dostu, yarının dedikoducusu olabilir.
Hayatın acı ama öğretici tarafı şudur:
Düştüğünde kimlerin yanına geldiğini değil, kimlerin uzaklaştığını hatırlarsın.
Çünkü düşmek, insan ilişkilerinin turnusol kâğıdıdır.
Renkler değişir, maskeler düşer, samimiyet test edilir.
Bu yüzden;
Alkışlandığın gün değil, yalnız kaldığın gün dostunu tanırsın.
Menfaatin bittiği yerde, ilişkinin gerçeğini görürsün.
Zor zamanda el uzatanın, gerçekten insan olduğunu anlarsın.
Gerçek dostluk, zor zamanın sessiz kahramanıdır.
Ne fotoğraf ister, ne paylaşım…
Bir omuz yeter, bir “ben buradayım” demesi yeter.
Ama ne yazık ki, o omuzlar artık nadir;
çünkü herkes kendi dünyasında, kendi maskesiyle meşgul.
Evet, sahte dostluklar hayatın bir parçası.
Ama unutma, her düşüş aslında bir fark ediştir.
Kimin gerçekten seninle olduğunu, kimin sadece yanında durduğunu ayırt etmenin tek yolu bazen düşmektir.
Maskeler düştüğünde, yüzlerin gerçek haliyle tanışırsın.
Ve o an, hayat sana en büyük dersi verir:
“Yola çıktıklarınla değil, yolda kalanlarınla değerlisin.”
“Gerçek dostluk, menfaatin bittiği yerde başlar. Maskeler düştüğünde kim kaldıysa, işte o senin insanındır.”