Metin KURT

Tarih: 26.11.2025 13:56

YERİMİZ AYRI DİYENLERİN AYRIMI

Facebook Twitter Linked-in

YERİMİZ AYRI DİYENLERİN AYRIMI


“Senin yerin bende ayrı…” Cümlesinin gösterdikleri, gizledikleri ve öğrettikleri

Hayatın insan ilişkileri üzerinden yazdığı en sessiz ama en çarpıcı derslerden biri vardır: Söz ile davranış arasındaki uçurum, çoğu zaman kıtaların bile kıskanacağı kadar geniştir. Ve bu uçurum, en çok da o meşhur cümlenin gölgesinde belirir: “Senin yerin bende ayrı…”

Bugüne kadar kim bilir kaç kişi söyledi bu cümleyi… Ve kim bilir kaç kişi bu cümleye inanarak, içini ısıtan bir güven duygusuyla yoluna devam etti… İnsan bazen duymak istediği sözlere öyle tutunur ki, karşındakinin o sözleri neden söylediğini sorgulayacak sağduyuyu bile bir kenara bırakır.

Ne var ki zaman, hiç kimseyi kayırmadan herkesin maskesini bir bir düşürür. Bugün “yerin ayrı” diyenin, yarın en küçük fırtınada seni ilk terk eden olduğunu görünce anlar insan: Bazı sözler kendini iyi hissettirmek içindir; sadakat, bağlılık ve vefa ise davranışlarla ölçülür.

Söylemesi kolay, taşıması zor cümleler

“Senin yerin bende ayrı” demek, kulağa hoş gelir. Sıcak, samimi, sahiplenici bir tınısı vardır.
Ancak bu cümlenin asıl bedeli, onu söyleyende değil, ona inananın omuzlarında birikir.

Çünkü insan şöyle düşünür:
“Madem yerim ayrı, o hâlde değerim sabittir.”
Oysa hayatın kendisi bize başka bir tablo çizer: Bazıları için “yerin ayrı”, menfaat bitene kadar geçerli bir ifadedir. Bazılarında “yerin ayrı”, sadece onlar mutsuzken veya yalnızken hatırladıkları bir konfordur. Bazılarında ise tamamen bir alışkanlık cümlesidir; kimseyi kırmamak için söylenir, içi boştur.

Ve insan bunları en çok da beklemediği kişilerde görür. En çok güvendiklerinde… En çok kıymet verdiklerinde… En zor zamanında ortadan kaybolanlarda.

Gözlemledik, gördük, yaşadık

Zaman hepimizin en iyi röntgen cihazıdır.
Bugün gülümseyerek “biz biriz, beraberiz, senin yerin bende ayrı” diyenlerin, yarın yön değiştiren rüzgârla birlikte başka limanlara koştuğunu çok gördük.

Kimisi menfaatine uymadı diye sustu.
Kimisi sorumluluk ağır geldi diye kaçtı.
Kimisi yalnızca duyguyu söyleyip gereğini yapacak karakteri taşımadı.

Ve biz bütün bunları; kırılarak, şaşırarak, bazen öfkelenerek ama en çok da ders alarak öğrendik.

Dersin adı: Vefanın kelimede değil, duruşta olması

Bu hikâyeler bize şunu öğretti:

Bir insanın sana verdiği sözler değil, zor gününde yanında oluşu onun gerçek yerini belirler.
Bir insanın ağzından çıkan güzel cümleler değil, arkanda bırakmadığı boşluk onun karakterini gösterir.
Ve bir insanın seni ne kadar sevdiğini, en çok senden bir şey alamadığı gün anlarsın.

Gerçek vefa, kelime ile değil emek ile gösterilir.
Gerçek dostluk, kalabalıkta değil kriz anında belli olur.
Gerçek değer, övgüde değil sadakatta ölçülür.

Sitemimiz var ama kırgınlığımızdan büyük bir tecrübemiz var

Bugün sitemliyiz belki…
Bugün yarım kalanların, boş çıkan sözlerin, arkası getirilmeyen vaatlerin izini taşıyoruz…
Ama aynı zamanda güçlüyüz. Çünkü artık biliyoruz:

Kimlerin “yerin ayrı” dediğini,
Kimlerin gerçekten yer açtığını,
Kimlerin ise ilk fırsatta kapıyı kapattığını…

Gördük, öğrendik, not ettik.

Yeriniz, davranışlarınız kadar

Hayatta kimsenin yeri kelimelerle belirlenmez.
Birinin hayatımızdaki yeri, onun davranışlarıyla, duruşuyla, sadakatiyle, zor zamanda gösterdiği cesaretle şekillenir.

“Yerin ayrı” demek kolaydır.
O yeri korumak, işte orada karakter devreye girer.

Bizler de artık sözlere değil, davranışlara bakıyoruz.
Dostluğu da sevgiyi de güveni de süslü cümlelerle değil; süreçteki duruşlarla ölçüyoruz.

Ve iyi ki böyle yapıyoruz… Çünkü hayat bir kez daha öğretti:

Bir insanın gerçek yeri, dilinde değil, yüreğinde ve tutumundadır.

Hazırsanız, bu köşeden bugün şu notla bitirelim:
“Yeriniz, bizi yarı yolda bırakmadığınız sürece ayrı.”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —